Savcı haklı, FETÖ’cü savcıların anlattığı gibi bir “Ergenekon” örgütü yok, ama bu Amerikan emperyalizminin 1947-2016 arasında bu ülkeye yerleştirdiği, faşist GLADIO-A örgütünü unutmamız anlamına gelmiyor.
GLADIO-A Soğuk Savaş yıllarında NATO tarafından “komünizmle mücadele” adı altında yapılandırılmış güçtür.
GLADIO-A son 70 yılda 3 darbe 1 post-modern darbe ve sayısız askeri müdahalede bulundu, darbelerin hepsi ABD-NATO planlamasıydı, 28 Şubat ise ülkeye doğrudan yapılmış bir Siyonist müdahaledir.
“Darbeci/laikçi” kimlik taşıyan –sözde- Kemalist hareketin Gazi ile alakası yoktur, darbelerin meşruiyet arayışı için Washington’da üretilmiş bir stratejik payandadır. Bu payanda ile uzun süreli kontrol sağlanamayacağını bilen Amerikan emperyalizminin, son 45 yılda GLADIO-B olarak FETÖ’yü örgütlediğini de gördük.
Yani…
A’sı, B’si, C’si ile GLADIO karşımıza Kemalist, dinci-hocaefendici, aşırı milliyetçi, Almanya tarafından fonlanmış solcu kimlikle çıkabilir, perde arkasındaki tek hedefi Amerikan emperyalizmine hizmettir.
Kontrgerilla tartışmaları üzerinden GLADIO’ya ilk meydan okuyan sol lider olan Bülent Ecevit’in Avrupa fonlarına sırtını dayamış sol hareketten kopup kendi partisini kurmasının ve yaşamı boyunca da “bir bölen” olarak adlandırılmasının ana nedeni vatanseverliğidir.
Amerikan emperyalizmine, 1970’li yılların berbat deneyimlerinden sonra “dur” diyen iki vatansever milliyetçi isimden Muhsin Yazıcıoğlu’nu FETÖ/CIA öldürdü, Devlet Bahçeli’yi 15 Temmuz gecesi ellerine geçirselerdi ne yapacakları bellidir. Bahçeli ile baş edemeyen aynı gücün karşımıza, mali kaynakları sorgulamalı bir partiyi dikmiş olması dikkat çekicidir.
Muhafazakar kesimin güçlü lideri R. Tayyip Erdoğan 2009’da Şimon Peres üzerinden siyonist-emperyalist saldırılara “one minute” demiş devlet adamıdır, aslanlar gibi gitti, Amerikan emperyalizminin “arka bahçesi”nde Venezuela’yı ziyaret edip çizdiği rotadan asla geri dönmeyeceğini gösterdi.
“Ergenekon”, bu ülkenin vatansever, bağımsızlıkçı kadrolarının FETÖ-CIA eliyle budanmasının eylemiydi, GLADIO ve emperyalizmle ile mücadele ise CUMHUR İTTİFAKI’dır…
“Haçlılar size bir şey yapmaz” diyen bir adamın hareketi 15 Temmuz’da başarılı olsaydı bugün Türkiye’yi Netanyahu yönetiyordu!..
Üniversiteler, STK’lar, Almanya, CIA falan…
FETÖ, akışkan/değişken bir örgüttür, yarın hangi kimlikle karşımıza çıkacağı belli olmaz.
Yüksek ihtimal, emperyalizm, Columbia-Oxford üniversite hattının buradaki vakıf üniversiteleri bağlantısında “özgürlükçü”(!) bir aydın hareketiyle başlayan bir saldırı başlatacak.
Almanya’nın fonlarıyla palazlandırılmış sol-liberal ittifak, neo-Sorosgiller, STK’lar, Avrupa fonları destekli internet yayınları karşılaştığımız yeni hibrit savaşın ana unsurlarıdır.
Saldırı zamanla muhafazakar kimlik kazanacak, “Tayyip’i seviyorum ama bu seçimde AK Parti’ye oy yok” lafı emperyalist saldırının maymuncuk anahtarıdır.
Eğer AK Parti içinden de, “Vatandaş işine baksın, teşkilat işlerine karışmasın” diyenler varsa, yakın takibe alınmalıdır, mutlak kriptodur.
Vatandaştan kopmuş AK Parti Türkiye’nin siyasi felaketidir.
İç savaşı zorlayacaklar
Hukuk sisteminden FETÖ ile mücadelede tartışmalı kararlar çıkıyor. Kriptolar millette, “parası olan kurtuluyor, olan garibana oluyor” düşüncesi oluşturmanın gayretinde. FETÖ ile mücadeleye ağır darbe indiren hukuki metinler de peş peşe geliyor, izin veremeyiz.
Oysa, Türkiye’de son bir ay içinde ele geçirilen kaçak silahla bir ordu donatırsınız. Sadece bir haftada ele geçirilen eroin miktarı Avrupa pazarının belki de bir yıllık tatmin aracıdır.
Bu, emperyalizmin “narko-terör üzerinden” ülkede çeteleşmeye hız verdiğini ve yakın bir zamanda varoşlardan başlayan bir iç savaş denemesini başlatacağını gösteriyor.
Dikkat!..