Ergenekon davasının 13. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk karar aşamasının sonuçlanması ülkemizde çok yoğun bir tartışma yarattı.
Cumhuriyet tarihinin en önemli davasının ilk aşamasının sonuçlanması, eski bir Genelkurmay Başkanı’nın, Sayın İlker Başbuğ’un ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması böyle bir tartışmayı da olağan kılıyor.
Tartışmalar sağlıklı bir yapıyı da işaret edebilir ama tartışmalara biraz mesafeli yaklaştığınızda düzeyin pek öyle ahım şahım olamayabildiğini gösteriyor.
Tartışmalar öyle ilkeli bir siyaset temelinde, hukuk devleti prensipleri çizgisinde pek yürümüyor.
Davanın ilk aşama sonuçlarından görece memnun ve şikayetçi olanlar, küçük bir azınlık dışında, tavırlarını derbi maçı taraflarının keskinliği üzerinden ifade edebiliyorlar.
Bugünkü yazımda bu derbi maçı keskinliği konusunda örnekler sunmaya gayret göstereceğim.
İsterseniz önce şikayetçi bir kesimden örnekle, CHP ile başlayalım.
CHP Ergenekon davalarının sonuçlarını elli milletvekilini Silivri’ye göndererek izledi.
CHP’nin, beni pek ilgilendirmiyor ama, bu Veli Küçük, Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Fikret Emek merakını, hukuku bir kenara bırakın ama siyaseten de hiç anlamış değilim.
Ama, burada, CHP’ye ilişkin vurgulamak istediğim konu bambaşka.
Geçtiğimiz Temmuz ayının son günlerinde yani Ergenekon kararından yaklaşık bir hafta önce bir grizu faciasına (2010) ilişkin bir bilirkişi raporu yayınlandı; detaylarını özetle aktarıyorum: “Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihinde 30 madencinin öldüğü grizu patlamasıyla ilgili 28 tutuksuz sanığın yargılandığı davada mahkemenin istediği 5’inci bilirkişi raporu tamamlandı. Raporda, kazanın bir iş kazası olduğu ve taksirli eylem ile meydana gelen “öngörülebilir ve önlenebilir” olduğu, bu nedenlerle kaçınılmazlık unsurunun bulunmadığı açıklandı. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında yerin 540 metre altında meydana gelen grizu patlamasında, ocakta galeri açma çalışmalarını sürdüren taşeron firma Yapı-Tek’te çalışan 30 maden işçisi öldü.”
CHP Ergenekon kararını Silivri’de 50 milletvekili ile izlerken acaba bu bilirkişi raporunun üzerine, gerçeklerin ortaya çıkması, otuz işçinin ölümünün sorumlularının bulunması ve yargı önüne taşınması için kaç milletvekili ile gitti?
CHP kendine sosyal demokrat diyen bir parti; böyle bir partinin bu iki meseleden, bir darbe girişimi iddiası ve otuz işçinin öldüğü bir maden kazası, sizce hangisi ile daha yakından ilgilenmesi, daha fazla milletvekilini seferber etmesi gerekmektedir?
2010 Zonguldak faciası ili ilgili rapor kazanın (!) öngörülebilir ve önlenebilir olduğunu açıkca ifade ediyor ama bendeniz, sosyal demokrat (!) CHP’nin bu raporun toplumda yüksek sesle tartışılması için elli milletvekilini seferber ettiğini görmedim, duymadım.
Varsa, yoksa Veli Küçük, Kemal Alemdaroğlu, Hurşit Tolon, Şener Eruygur; böyle bir siyasi tercihten, yönelimden, öncelikten güçlü bir sosyal demokrat partinin çıkması ne kadar mümkün, okurların takdirine bırakıyorum.
Gelelim Ergenekon kararlarına nispeten daha sıcak bakan kesimin hukuksal duruşuna.
Bu kesim Ergenekon kararlarının Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en olumlu olaylarından biri olduğunu söylüyor, bendeniz de kısmen bu görüşe katılıyorum ama bu kesim de meseleye temel bir hukuki tarafsızlık çizgisinden bakamıyor.
Bendenizin naçiz görüşüdür, Ergenekon kararları üzerine düşen en büyük gölge ne özel mahkeme statüsüdür, ne de savunma aşamasında yaşananlardır.
Ergenekon kararları üzerine düşen en büyük gölge hepimizin çok iyi hatırladığı, bildiği o iğrenç 27 Nisan muhtırasını kaleme aldığını ekranlarda, rahmetli Mehmet Ali Birand’a ikrar eden paşa, eski Genelkurmay Başkanı hakkında hala bir dava açılmamış olmasıdır.
Yaşar Büyükanıt hakkında 27 Nisan muhtırası pisliği ile ilgili dava açılmadığı sürece maalesef bu konu beni gerçekten çok üzüyor, çok tedirgin ediyor, diğer tüm darbe girişimi davalarının meşruiyetine gölge düşmektedir.
Ergenekon kararlarının ilk aşamasının doğruluğunu, yerindeliğini ekranlarda, gazetelerde savunan herkesin eşzamanlı olarak 27 Nisan muhtırasının cezasızlığını dile getirmemesi, eleştirmemesi CHP ile aralarında olması gereken farkı minimize etmektedir.
Grizu faciasını görmezlikten gelen, varsa yoksa darbe girişimcilerini kollayan CHP’li ile “27 Nisan neden yargılanmıyor?” demeyen sözde darbe karşıtı kişi arasında ortak bir payda yok mu sizce?