Eren Bülbül, Trabzon-Maçka'da. 11 Ağustos 2017'de Astsubay Ferhat Gedik ile birlikte PKK'lı teröristlerce şehit edildi. Şehit olduğunda daha 15 yaşındaydı. Hey 15'li 15'li türkülerinin yakıldığı nice şehitler vermiş bu vatanın bitmiyor ki 15'lileri! Çünkü haini bitmiyor, bitmiyor işbirlikçisi, düşmanı, pusu kuranı... Neyse ki Erenlerimiz var, iyi ki varlar...
Eren'in hikayesi, Türkiye'nin hikayesi. Annesinin yürek dağlayan ağıtları hepimizin ağıtı. Eren şehit olmazdan önce sadece annesinin bir tanesiydi. Şimdi hepimizin bir tanesi.
Eren'in kulağına adının okunduğu gün Kesişme; İyi ki VarsınEren filmi seyirci karşısına çıktı.
Biz çok iyi ölürüz!
Cepheye koşmada üstümüze yoktur!
Ama "Gel anlat, film olsun" denilince, ölürken yazdığımız destanı yansıtamayız bir türlü...
Eren'in filmi bunu da değiştirdi.
Dizi film ve sinema filmi sektöründe artık belli bir yerimiz var. Erenlere, bu vatan için toprağa düşenlere borcumuzu filmlerle de ödemeliyiz. İyi ki TRT bu yapıma ön ayak oldu ve Kesişme; İyi ki Varsın Eren ortaya çıktı.
Hikaye zaten sarsıcı, iyi oyuncular ve iyi oyunculukla çok iyi bir iş çıktı ortaya.
Tüm Türkiye'de 800 salonda gösterime başladı film. Aynı gün Avusturya, Almanya, İngiltere, Fransa, Danimarka ve Norveç'te vizyona girdi. Yakında Belçika ve Azerbaycan'da da gösterilecek.
Çabuk unutuyoruz ya, 2017'yi, 2016'yı hatırlayalım isterseniz. Üşenmeyin girip bakın 2015'te, 2016'da, 2017'de Türkiye'de gerçekleşen terör saldırılarına. Her aya bir saldırı düşüyor, PKK yapmadıysa, DEAŞ, o değilse DHKP-C eylem halinde. 15 Temmuz saldırısı ise ülkeyi toptan teslim almak adına en haince yapılanı. "Değerli yalnızlığımız" deyince dalga geçenler vardı, ama tam da öyleydi. Türkiye'yi tökezlettik, düştü düşecek diye bakıldığı günler. Fırsat bu fırsat diye terör örgütlerinin durmadan saldırdığı, yabancı basında saldırıların değil Türkiye'nin kendini koruma refleksinin olumsuz haber yapıldığı, muhalefetin ise Türkiye'nin değil adeta terör örgütlerinin yanında yer aldığı tuhaf zamanlardı.
Ankara Çankaya-Kızılay, İstanbul Beşiktaş, Fatih'te, Diyarbakır'da, Kayseri'de, Cizre'de, Şemdinli'de, Antep'te PKK bombalı eylemler, intihar saldırıları gerçekleştiriyordu. HDP'li vekillerin arabalarında PKK'ya silah sevkiyatı yapıyor, mitinglerde PKK sizi tükürüğünde boğar diye milleti tehdit ediyorlardı. PKK'yı sokağa çağıran ve serhildan çağrısı yapan HDP'lilere televizyonlarda saz çaldırıldığı zamanlar...
Her gün bir yerlerden şehit haberi geliyor, adlarını aklımıza, yeminimizi kalbimize nakşedip mücadeleye devam diyorduk.
Biliyorduk, "elbet bu günler de geçecek" diyorduk, Eren Bülbül şehit olduğunda...
Eren Bülbül yaşasaydı 20 yaşında olacaktı.
Yayla yanığı yüzü, soğuk suların çatlattığı dudakları, kaş altından bakışı... annesinin o fotoğrafa bakıp bakıp ağıt yakışı...
Annesi belki şimdilerde asker yolu bekliyor olacaktı. Yeni terhis olmuş oğulcuğuna kız bakıyordu belki de. Fakat şimdi Nokta Ana'nın ağıdını yakıyor o da; tarlasında, ahırında "Duğun olur gelinina kizina, oy anam oy ben ne edeyim, bu derd ile nerelere gideyim. Gelin edup bakamadum yuzina, senden sonra gelin görmem Ahmed'um" deyip deli divane dolanıyordur.
Biz, anneler ağlamasın dedikçe PKK çocuklarımızı katletmeye devam etti. Annelerin yüreği dağlandıkça sadece PKK değil, PKK seviciler de arsızlaştı.
Yasinler, Erenler, Fıratlar, Bedirhanlar, Fatihler, Fethiler... hangisini sayalım, PKK'nın dağa kaçırdığı sabileri mi, pusu kurup öldürdüğü siyasetçileri mi, göz dağı vermek için bastığı köyleri, kaçırdığı imamları, öğretmenleri mi, hangisini?
Erenler bu ülkenin kilit taşıdır. Vursanız da ölmez onlar. Şehit olurlar ve o kilidi kavileştirirler.
Her şehit, kilidi açmanızı biraz daha zorlaştırır.