PKK, Trabzon Maçka’da astsubay Ferhat Gedik ile birlikte 15 yaşında, hayatının erken baharında bir oğlumuzu, Eren Bülbül’ü katlettiğinde Türkiye bir kez daha aynı acıyı bağrında hissetti ve şehitlerinin aziz hatırasında birleşti.
Eren’in Haziran ortasında sosyal medya hesabından yaptığı “biri de çıkıp demiyor ki, Eren iyi ki varsın” şeklindeki serzenişini, onu kaybettikten sonra görmüş olmanın üzüntüsüyle hep bir ağızdan “iyi ki varsın Eren” dedik, içimiz burkularak.
Lakin Türkiye aynı kederde birleşirken cinayetin ortakları da birer birer ele verdi kendini.
PKK ortaokul öğrencilerini dağa kaldırırken, küçük çocukları evlerinin kapı önlerinde patlatırken ses etmeyen HDP, kimseyi yanıltmadı.
Eş genel başkanların terörden yargılanması neticesinde boşalan koltuğa geçen Serpil Kemalbay Eren’in öldürülmesini PKK’nın adını anmadan ve üstelik devleti suçlayarak kınamayı başardı: “15 yaşındaki bir çocuğun çatışmalı ortama sürüklenmesi kabul edilemez. Eren Bülbül’ün hayatını kaybetmesinde sorumluluğu bulunanları kınıyoruz.”
Bu cümle, katilin olay mahalline dönerek bıraktığı kanıttan başka bir şey değildir.
***
Can Dündar’ın FETÖ operasyonuyla başına çöktüğü günden bu yana pusulası düzelmeyen Cumhuriyet gazetesi de cinayetteki payını aşikar etti.
Pazar günkü nüshada, şehit babasının tabutuna sarılan Kayra’nın fotoğrafının üzerine atılan başlık katilin parmak izlerini taşıyor: “Çocuklara kıymayın!”
Ne diyor Cumhuriyet: “Son dört yılda çok sayıda çocuğumuz toplumsal kamplaşmanın getirdiği çatışmalarda toprağa düştü. Çocukların ölümüne neden olan kamplaşma ise minik bedenlerin üzerinden daha da artırılmaya çalışılıyor.”
Eren’i PKK öldürmemiş yani, toplumsal kamplaşma öldürmüş.
Ne Fırat Simpil’i el yapımı patlayıcıyla paramparça eden, ne Yasin Börü ve arkadaşlarını dördüncü kattan aşağı atan, yakan, üzerinden arabayla geçen PKK yani Cumhuriyet’e göre.
İşin aslı Cumhuriyet gazetesi daha önce de defalarca terör örgütlerine yardım eden manşetlerle çıktı. Habercilik kamuflajıyla PKK, FETÖ, DHKP-C ve DEAŞ propagandası yaptı. Ama artık yetmeli.
Bu yapılan PKK’yı haklı çıkarmaya çalışmak, terör örgütlerinin işlediği cinayetlere mazeret üretmek, katilin görünmez olmasına, kaçıp saklanmasına yardım yataklık değil midir? Suç ortaklığının bir yaptırımı olmalı değil midir?
***
Eren’in katillerinin cezasız kalmamasını istemek, bu kayıpta ihmal ihtimallerini sorgulamayacağımız anlamına gelmiyor. Ancak dolaştırılan sorular arasında haksız ve yersiz olanlar çok.
“PKK Maçka’ya kadar nasıl geldi”diyor mesela bir yazar. PKK’nın 1990’lardaki hedeflerini ve 2012 sonrası Karadeniz’e yönlendirilmiş olduğu gerçeğini es geçer, solun şiddetle ve PKK ile ilişkisini görmezden gelirseniz yanlış zamanda yanlış soru sorarsınız tabii.
Ablasını katleden PKK’nın solcular tarafından nasıl hoş görüyle karşılandığını anlatan BirGün yazarı Cüneyt Cebenoyan’ın ifade ettiği doğrular, tam da bu yanlış sorunun gölgelediği/perdelediği yeri işaret ediyor aslında.
15 yaşındaki çocuk çatışma bölgesinde ne arıyor deniyor ya da. Bu da yanlış! Cevap ortada çünkü...
Orası çatışma bölgesi değil, Eren’in evinin önü. Ve olay bir terör değil hırsızlık vakası olarak gelişiyor. Saklandıkları inlerde aç kalan PKK’lılar Eren’in evinden erzak çalınca jandarma müdahale ediyor ve…
Ezcümle; terörle mücadele güvenlik güçleriyle sınırlı değildir. Terörü meşru alanda meşru araçlarla kamufle edenlerle de mücadele gerekir.
Söylemezsem çatlarım
Şemdinli’de köylülere sıra dayağı atıldığı iddiası konusunda net ve dikkatli olmak gerek. “İşkenceye sıfır tolerans” ilkesi son derece doğruydu ve AK Parti hükümetlerince hayata geçirildi, geçirilebildi. Hem bu doğrudan taviz vermemek, sistemi enfekte etmemek, hem teröre karşı yürütülen haklı ve başarılı mücadeleyi lekelememek, hem de PKK’ya mesafe koyan bölge halkını, tam da sınırın öte tarafındaki planlara katkı sağlar şekilde negatif bir duyguya itmemek için... Buna müsamaha gösterilmemeli, sorumlular cezalandırılmalı.