“Müslümanlar haklı oldukları bu meselede işgalcilere malzeme vermemelidir. Tepkimizi gösterirken demokrasiden ayrılmamalıyız. Biz asla ırkçı olamayız. Masumlara zarar veremeyiz. Aksi takdirde farkımız kalmaz. “Erdoğan’ın haftasonu yaptığı konuşmada yer alan bu cümlenin altına imzamı atıyorum. Kudüs meselesinde bir “din savaşı” vermiyoruz, hedefimizde bütün Yahudiler de yer almıyor. ABD ile İsrail’i ele geçirmiş bir çeteyle “siyasi kavga” veriyoruz, cephemizi de en geniş noktaya taşıyoruz.
Bir “hilal-haç” kavgası değil bu, “Yahudi düşmanlığı” ise o çetenin bizden beklediği stratejik hata. Bu kavgada, yanımıza demokrat, ilerici Yahudileri de alarak yolumuzda yürüyeceğiz, bilin.
Yahudi diasporası çok rahatsız...
Stratejimizi belirlerken bir gerçeğe dikkat etmemiz gerekiyor: Yahudi milleti de diğer milletler gibi “tekil” yapıya sahip değildir, içinde “uzlaşmaz kanatların çoğulculuğunu” yaşar.
En büyük çelişki, Amerika’da yaşayan Yahudiler ile İsrail’deki seçmen tercihi arasındadır.Amerika’daki Yahudilerin yüzde 80’i ilerici-demokrat kimlik taşır, Filistin sorununun iki devletli çözümünden yanadır, artan Yahudi yerleşim birimlerinin de kalıcı barışa büyük darbe olduğunu söylerler. Washington’daki siyaseti çevrelemiş neo-con/siyonist lobi ise, yüzde 20’lik muhafazakar Yahudilere dayanır. Tam tersine inanır, yaparlar.
Trump’ın İsrail Büyükelçiliği’ne atadığı aşırı muhafazakar, siyonist David Melech Friedman, atamaya karşı çıkan demokrat Yahudileri, Nazilerin Yahudi işbirlikçileri “Kapo”lar olarak adlandırmış,“İsrail’in var olma savaşından habersiz zavallı Yahudiler” olarak da nitelemişir.
İlerici/demokrat Yahudiler’le temas kurmalıyız...
İsrail’de muhafazakar Yahudi seçmenin oylarıyla işbaşında duran Netanyahu, Lieberman gibi faşistlerin en büyük sorunu da bu demokrat Yahudiler’dir.
Nitekim, Amerika’nın en büyük Yahudi STK’sı, Reform Jewish hareketi başta,J Street, New Israeli Fund, IfNotNow, gibi pek çok güçlü ve etkili Yahudi kuruluşu yaptıkları açıklamalarda Trump’ın kararını, “zamansız, Ortadoğu barışını baltalayıcı, tüm dünyadaki Yahudiler’in güvenliğini riske atan ve tehlikeli” bulduklarını açıkladılar. Kendisi de Yahudi olan, Demokrat Parti’nin son başkan adaylarından Bernie Senders da bu kararından dolayı Trump’ı yerden yere vurdu...
Ortadoğu’nun demokratik gücü Türkiye, sesini tabii ki İslam’ın ilk Kıblesi Kudüs için yükseltirken, kendisine kapı aralamış ilerici/demokrat tüm Yahudi kuruluşlarıyla da işbirliğini geliştirmelidir.
Erdoğan-Putin mutabakatı önemli...
Biri, çok geniş Ortodoks-Hıristiyan coğrafyanın lideri, diğeri İslam coğrafyası halkları açısından “tek lider...” Erdoğan-Putin buluşması önemli olduğu kadar anlamlıdır, iki güçlü liderin Kudüs için atacakları ortak adımlar “Gordion’un düğümünü” çözecek kıvamdadır.
ABD’de yaklaşık 60 milyon Evanjelik yaşıyor ve “beyaz nüfusu” kontrol eden bu kilise, Washington’daki siyasetin ana belirleyici unsurlarından biri. Şimdi sıkı durun: Evanjeliklerin yüzde 82’si, Kudüs’ün Yahudilere “vaad edilmiş başkent” olduğuna inanıyor. Bu oran, Amerika’daki Yahudiler arasında yüzde 30’a düşüyor!..
Evanjelik inancına göre, Kudüs Yahudiler’in başkenti olacak,Armageddon denilen savaş patlak verecek, İsa Mesih dünyaya dönecek ve bin yıl sürecek iktidarları da başlayacak.
İsrail’in güçlü yayın organı Jarusalem Post her şeyi anlatmış: Trump’ı bu işe zorlayanın Evanjelik My Faith Vote kurumunun lideri, Beyazsaray Basın Birimi Başkanı Sarah Huckabee Sanders’ın babası ve Cumhuriyetçi eski başkan adaylarından Mike Huckabee olduğunu belirtiyor. Gazete, Trump’ın çok sayıdaki Evanjelik danışmanının bu karar için Beyaz Saray’ı kuşattığını ve istedikleri kararı çıkardıklarını da vurguluyor. İngiliz The Guardian’ın yorumu ise çok net: Trump, Evanjelik seçmen nezdindeki desteğini kaybettiğini anlayınca Kudüs kararını aldı.
Amerika ve Trump çıldırmış olabilir, ama Erdoğan-Putin bu işleri çok iyi bilen deneyimli devlet adamları.
Kararın ABD’yi bir kez daha Ortadoğu’dan dışarı savurduğunu çok iyi gördüler, Putin Suriye’de “askeri” olarak yaptığı “boşluğu doldurma” stratejisini “diplomatik” olarak yürütecek, bu konuda yine Erdoğan’a ihtiyacı var.
Kararla birlikte köşeye sıkışan İsrail’i belirli adımları atmaya zorlayacak isim Putin olarak görünüyor, Erdoğan ise, Filistin cephesini iyi kontrol ediyor. İkisi aynı takımda ve topu altı pasta, önlerinde buldular, kale ise boş, iş topa dokunmaya kalmış görünüyor.
Yapacaklardır...