Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi kapsamında Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta.
Zirvenin haftalar öncesinde bilinen gündeminde NATO coğrafyasının güvenliği, Paktın genişlemesi kapsamında İsveç'in üyeliği, Rusya işgali altındaki Ukrayna'ya verilen destek ile süresi dolmak üzere olan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in yerine kimin seçileceği konusu vardı.
Ancak Erdoğan'ın oyun kurucu ve çalışkan liderliği sayesinde zirve başlamadan gündem başladı ve gündeme ek maddeler eklendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvenin gündemine ilişkin ilk çalışmalarını Vilnius'a hareket etmeden önce yapmıştı.
İki noktada pedala basıp hem süreci ilerletti hem muhataplarını terletti Erdoğan.
İlki ABD Başkanı Biden ile önceki gün yaptığı telefon konuşmasında şekillendi. İsveç'in üyeliği ile F16'ların Türkiye'ye teslimi konusunda Türkiye'nin taleplerini ve kararlılığını, Ankara'nın onayını bekleyen Biden'a aktardı Erdoğan. Sonuçlar bugün Biden ile yüz yüze yapacağı görüşmede şekillenecektir.
İkinci atağı Litvanya'ya hareketinden önce havaalanında yaptı Erdoğan: İsveç'in NATO üyeliğine vereceği izni Türkiye'nin AB üyeliği şartına bağladı!
Doğrusu Türkiye'nin menfaatlerini korunmak ve kabul ettirmek konusunda Erdoğan tarzı siyasetin müthiş bir hamlesi oldu bu. Tam bir sürprizdi.
Verimli olacağına da şu açılardan şüphe yok.
İsveç Türkiye'nin AB üyeliğine aktif destek vermeyi taahhüt ederken PKK-YPG ve FETÖ'ye destek vermeyeceğini bilakis Türkiye'nin öngördüğü noktada çalışacağını vaat ediyor.
Türkiye, İsveç ve NATO arasında varılan son mutabakat metni de geçen yıl Madrid'de imza atılan metnin yerine değil üzerine konmuş görünüyor.
Çünkü İsveç Türkiye'nin istediği terörle mücadele yasalarını sene başında çıkardı zaten. Ancak uygulamada sorunlar olduğu herkesçe malum.
Bu açıdan yeni mutabakat uygulamadaki boşlukları içeriyor. Türkiye-İsveç-NATO üyelerinin katılımıyla oluşturulan "üçlü heyet" bundan böyle terörle mücadelede uygulamayı takip edecek. Ne olacağını göreceğiz.
Ama asıl ilerleme NATO bünyesindeki yeni yapılanmayla ilgili.
Türkiye'nin önerisiyle NATO tarihinde bir ilk olmak üzere "terörle mücadele özel koordinatörlüğü" oluşturulacak.
Bu, Türkiye'nin uzunca zamandır her platformda dile getirdiği, NATO'ya da önerdiği başlıklardan biriydi. Devletlerin, ulusların güvenliğini, uluslararası düzenin geleceğini tehdit eden tehlikelerin başında geliyor çünkü terör.
Bazı -herkesçe malum- devletlerin terör örgütlerinden faydalanması, terör örgütlerini devletleştirmeye çalışması, hibrit terör, dijital terör gibi çeşitliliğin artması gayri meşruluğu ortadan kaldırmıyor. Bilakis karşı karşıya kalınan tehlikeyi artırıyor.
Bu açıdan Türkiye'nin talebinin, terörle mücadele tezlerinin NATO tarafından kabul edildiğini, bunun da Ankara'nın başarısı olduğunu kayda geçirelim.
Diğer bir diplomatik avantaj ise İsveç üyeliğine verilen onayın kati bir sonuç olmadığı gerçeğidir.
Cumhurbaşkanı Litvanya'da siyasi onay verse de Cumhur İttifakı partilerinin çoğunluğu oluşturduğu TBMM'den yasal onay çıkmadan İsveç NATO'ya üye olamayacak.
Erdoğan İsveç'e ve İsveç üyeliğini bekleyen ABD başta olmak üzere diğer müttefiklere karşı Meclis kozunu oynuyor yani. Zamana oynuyor.
Stockholm yönetimini ve Stockholm'ü NATO'ya dahil ederek Rusya'ya karşı bir mevzi daha kazanmak isteyen Washington'u önce bir görmek istiyor Erdoğan.
Erdoğan'a bu gücü veren onu yüzde 52 ile bir kez daha Cumhurbaşkanı seçen millettir. İki bin yıllık Türk devlet aklıdır.
Elbette var olan sorunlar hemen çözülmeyecek. Ama şurası kesin ki süreçler Türkiye'nin yönlendirmesiyle yönetilecek. Türkiye bağımsızlığını, menfaatlerini her platformda savunacak ve kendi eksenini kuracak.