CHP’nin baş edemediği iktidarlara karşı temel stratejisi aşağılamak, karalamak ve hakaretle değersizleştirmeye çalışmaktır. CHP, rakibine oy veren büyük halk kitlesine kızgınlığını milletin oy verdiği lidere söverek gösteriyor. Bunun bir siyasi terbiye ve nezaket sorunu olmaktan öte bir siyaset tarzı olduğu anlaşılıyor.
CHP Menderes’e de diktatör dedi, Özal’a da…
Erdoğan 2014’te Aydın’da yaptığı bir konuşmada 27 Mayıs darbesi öncesi Menderes’e yönelik kara propagandanın aynısının kendisine yapıldığını şöyle anlatıyordu:
“27 Mayıs öncesinde ne varsa, bugün de aynısı var. O gün Menderes'e diktatör dediler, şimdi bana diyorlar. O gün Menderes'e hürriyet düşmanı dediler, bugün aynısını bana söylüyorlar. O gün Menderes'e gençleri öldürdü, öldürüyor dediler, aynısını bana söylüyorlar. Hatta Menderes'e 'kıyma makinelerinden geçirip, cesetlerini saklıyor' dediler. O gün de Menderes'e en alçakça yolsuzluk iftiralarını, en edepsiz iftiraları attılar. Aynını şu anda bana yapıyorlar. Kim, CHP'nin başındaki Kılıçdaroğlu ve avanesi.”
CHP’nin o günkü kara propagandasının sadece siyasi eziklik ve kızgınlıktan kaynaklanmadığı, daha büyük bir oyunun parçası olarak algı oluşturmayı hedeflediği şimdi daha iyi anlaşılıyor.Menderes’i idam eden darbeciler bu yalan ve iftiraları kendilerine malzeme yaptılar.
CHP, Özal’a da ‘tek adam olmak istiyor, sivil diktatör’ gibi yakıştırmalarla saldırmıştı. Özal’a yönelik kampanya da iki ayaklıydı; diktatörlük ve yolsuzluk…
Merhum Ecevit, Özal’ı Haiti diktatörü Duvalier’e benzetmişti.
CHP, diktatör suçlamasını, bir siyaset tarzı olarak belirlemiş durumda. Bu tarzın demokrasiye hizmet eden bir boyutu olmadığı, böyle bir amaca matuf da olmadığı anlaşılıyor. Bu tarzın son derece pespaye ve seviyesiz bir üslupla tezahür etmesi de işin süfli tarafı…
Özal’a ve ailesine yapılan hakaretler yenilir yutulur cinsten değildi. Siyasetçiyi ve siyaset kurumunu değersizleştirmeye çalışmak CHP’nin en çok kullandığı ve demokrasiye karşı vesayet odaklarına güç aktardığı yöntemdir. Doğal olarak siyasetçiye düşen de bu saldırılara karşı hukuki ve siyasi zeminde kendisini savunmaktır.
Halkın seçtiklerine ‘düşman’ muamelesi yapmak darbeci/vesayetçi zihniyetin temel karakteristiğidir ve CHP’nin hakaretleri halka karşı bu odaklara güç aktarmayı hedefler.
Kılıçdaroğlu başından bu yana hakaretamiz bir dile sarılmış durumda. Siyasi liderlik klasmanındaki zayıflığını ve açıklığını söverek ve tahrik ederek kapatmaya çalışıyor. ‘Adamlık, ahlaklılık ve inanç sorgulaması’ içine girerek büyük olan bir şeyi küçültmeye, yukarıda olan bir şeyi aşağıya çekmeye çalışıyor.
Güç yetiremedikleri büyük bir lidere hakareti yaygınlaştırmak bilinçli olarak onun karizmasını çizmeyi ve kendince değersizleştirmeyi hedefler.
Oysa bu yöntem sakildir ve her zaman tutanın elinde patlar. Ne Erdoğan’ın değeri düşer, ne Kılıçdaroğlu önemli biri haline gelir.
Halkın seçtiği liderlere yönelen bu kara kampanyanın demokrasiye değil vesayet özlemcilerine hizmet ettiği çok açık.Erdoğan, bu tür karalama kampanyalarıyla değersizleştirilemediği için darbeyle devrilmeye çalışıldı. Aziz milletimiz buna da pabuç bırakmadı. Bu yüzden Kılıçdaroğlu ve ağzı bozuk avanesinin bu tür sataşmaları milletin gönlündeki Erdoğan sevgisini sarsamaz.