Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Kuvvetler ayrılığı” ile ilgili açıklamalarının ardından yapılan değerlendirmeleri, yazılan yazıları hepimiz biliyoruz. Neler yazıldı neler... Yok efendim, Erdoğan kuvvetler ayrılığına karşıymış, ‘yargısız düzen’ hayali kuruyormuş, padişahlık yetkileri istiyormuş...
Başbakan Erdoğan’ın demokratik değerler konusundaki düşüncelerinden hiç haberdar olmayan, AK Parti hükümetinin on yıllık iktidarında demokratikleşme ve değişim adımlarını hiç bilmeyen birisi, bu yazılanlara bakarak rahatlıkla Erdoğan’ın bir ‘diktatör’ olduğuna hükmedebilir.
Gerçekten, bir iktidarla ya da siyasi liderle ilgili değerlendirmeler bu kadar sığ ve feraset yoksunu olabilir mi?
***
Sıradan bir gazetecinin bile, bir siyasi liderin konuşmalarını analiz ederken, doğal bir gazetecilik refleksiyle cümlelerin başına ve sonuna bakarak gerçekte ne demek istediğini sorgulaması gerekmez mi?
Ama hayır, bizde gerekmez. Hele konuşan Tayyip Erdoğan’sa hiç gerekmez. Çünkü bu ülkede, Erdoğan’la ilgili her türlü ‘niyet okuma’ mubahtır ve de demokratlık kriteridir.
Peki, bunca gürültünün sonucu ne oldu?
Başbakan Erdoğan çıktı, “Kuvvetler ayrılığına değil, yetki ihlaline karşıyız” diyerek, dinlediklerini anlama zorluğu çeken yazarlara, adeta bir “kuvvetler ayrılığı anlama kılavuzu” sundu.
Doğrusu çok merak ediyorum, günlerdir ucuz demokratlık gösterisi yapan yazarlar, bu kez Erdoğan’ın söylediklerini anlayabilmişler midir?
Açıkçası, ben anladıkları kanaatinde değilim. Belki de, şöyle sormak lazım, gerçekten anlamak istiyorlar mı? İşte orası şüpheli. Çünkü, gerçekten niyetleri Erdoğan’ın “kuvvetler ayrılığı” eleştirisiyle ne demek istediğini anlamak olsaydı, AK Parti’nin hemen bütün seçim beyannamelerinde “kuvvetler ayrılığı” ilkesine vurgu yaptığını görmeleri gerekirdi.
Nitekim, Başbakan Erdoğan bir televizyon kanalındaki konuşmasında, bu ilkesel yaklaşımın altını özellikle çizerek şu değerlendirmeyi yaptı: Bir defa Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibini en güçlü savunan partinin lideriyim. Bu konuyu bir defa altını çizerek güçlü bir şekilde ifade edeyim. Kimse bunu eğip büküp sağa sola çekmesin.
Bence, Başbakan Erdoğan’a karşı başlatılan “kuvvetler ayrılığı” kampanyasının temelinde, küçük solculuk numaraları yatmaktadır. Daha başbakanın ne dediğini bile anlamadan ‘diktatörlük’ yakıştırması yapanların zihinleri, tıpkı CHP gibi hala ‘yargısal vesayet’in kuşatması altında bulunuyor.
Eminim ki, şimdilerde “kuvvetler ayrılığı” üzerinden bize demokratlık satanların büyük bir bölümü, bugün bile hala 367 rezaletinin, kuvvetler ayrılığının bir gereği olduğunu savunmaktadırlar.
Yine eminim ki, parlamentoda 411 oyla kabul edilen anayasa değişikliğinin iptalinin, yasamaya müdahale olduğuna da inanmamaktadırlar.
Çünkü biliyoruz ki, bugün Erdoğan için “Yargısız Türkiye hayali kuruyor” diyenler, Menderes idam edilirken yasamayı yok sayanların, 28 Şubat’ta cuntacıları alkışlayanların zihni takipçileridirler.