Vizyona yeni giren Kod Adı K.O.Z. 17-25 Aralık’ta yaşananları ve bu olaylarda paralel yapının etkisini odağına alıyor. Filmde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Cem Kurtoğlu canlandırıyor. Başarılı oyuncu, riskli bir işe girdiğini ama bunu sevdiğini söylüyor.
Türk sinemasında hep şikayetçi olduğumuz şeylerin başında kendi tarihimize ve siyasi dönemlere çok geç cevap vermesi gelir. Mesela 12 Eylül darbesini 20-30 yıl sonra beyazperdede görmeye başladık. Ama bu durum değişti... 17 ve 25 Aralık 2013’te yaşananları odağına alan Kod Adı K.O.Z. filmi çekildi ve bu hafta vizyona girdi... Gezi Parkı sürecinden bugüne kadar yaşananları kendi penceresinden anlatan filmde, dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, usta oyuncu Cem Kurtoğlu canlandırıyor. Kurtoğlu, rolünü, nasıl tepkiler alabileceğini ve filmi anlattı...
- Senaryoda sizi etkileyen şey ne oldu? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı canlandıracağınızı düşündüğünüzde neler hissettiniz?
Senaryo riskliydi... Yakın tarihimizde yaşananlarla paralel giden bir film senaryosu. Onun için biraz bıçak sırtıydı. Öyle bir rol bana teklif edildiği zaman düşündüm mü? Hayır düşünmedim. Önemli bir iş çünkü. Senaryoyu bir daha okudum, yanlış olabilecek bir şey var mı diye baktım. Olmadığına karar verdim ve bu kez ‘Rolümü en iyi şekilde nasıl yaparım’a odaklandım. Özellikle tarihteki önemli kişileri canlandıracaksanız, çok iyi bir gözlem ve hazırlık sürecinden geçmeniz gerekir. Mesela Türkiye’de Atatürk’ü oynayan oyuncuların ne kadar büyük tepki topladığını ve ne kadar çok sert eleştiri aldığını biliyoruz. Recep Tayyip Erdoğan’ı oynamak da aynı şekilde riskli bir durum. Hatta daha da riskli.
- Bu dezavantajı nasıl avantaja çevirmeye çalıştınız? Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Bu tür riskli ve zor olan şeyleri çok severim. Zor olanı başarmak zordur ama başardığınız zaman daha büyük haz alırsınız. Neden Erdoğan’ı canlandırmak kolay değil? Şimdi Atatürk’ün ne yaptığını, nasıl baktığını sadece fotoğraflarından ve üç-beş tane kısa görüntüden biliyoruz. Tarihi kişilikleri yakından takip etmediğimiz için çizgiyi aşmadan belli bir karakter yaratabilirsiniz. Oyuncu bunu kendisi yapar. Ama şimdi buradaki risk, Ağrı’nın 50 kişilik nüfusa sahip köyündeki vatandaşın bile her gün televizyonda karşılaştığı bir kişi Erdoğan. O kadar beynimize işlemiş ki hepimizin... Televizyon izlemeseniz bile, sevseniz de sevmesiniz de bir şekilde karşılaşıyorsunuz. Şimdi orada şöyle bir ikilem vardı: Tabii ki filmde dönemin başbakanı Erdoğan’ın ismi geçmiyor ama filmin konusuyla başbakan karakteri paralel gidiyor. Bire bir canlandırmanıza gerek yok aslında. Erdoğan’ın karakteristik hareketleri, duruşu, bakışı, şöyle dönüp bir bakışı var... Bunları yakalayıp gerekli yerlere oturtursam amacına ulaşır diye düşündüm ve bunları yapmaya çalıştım biraz. Hiç olmamış, benzememiş gibi eleştiriler gelebilir fakat bence benzemek şart değil. Bir başbakanı oynuyorsunuz ama onun ta kendisini değil! Sadece onu orada hissettirmeniz lazım.
BEĞENMEZSE ÜZÜLÜRÜM
- Peki dışarıdan gelen tepkileri düşünmeniz lazım. Bunu mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan izlediği zaman tepki gösterirse ne hissedeceksiniz?
Üzülürüm tabii. Çünkü dediğim gibi yaşayan bir kişiyi canlandırmak bir risk. Beğenebilir de beğenmeyebilir de. Ama beğenmeyeceğini pek sanmıyorum.
- Özellikle siyasi olaylara karşı Türk sineması çok geç tepki verir. 12 Eylül filmlerini bile 20-30 yıl sonra seyretmeye başladık. Halbuki bu olay taze, hala yargıyla ilgili durumlar var. Şimdi bu kadar sıcak bir filmi yapmak nasıl bir cesarettir?
Yapımcısı için bir cesaret, orada oynayanlar için de bir cesaret yani hepimiz için bir cesaret. Bana da çevremden çok tepki geliyor. Beni üzüyor mu? Hayır üzmüyor. İnandığım bir işi yapıyorum. Ben bir oyuncuyum ve bu tarz filmlerin olması gerektiğine kesinlikle inanıyorum.
İNSAN GİBİ TARTIŞALIM
- Siyasi sinemada propaganda filmi olmakla siyasi konulu bir film olmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Sizin filminiz hangisine dahil?
Propaganda filmi değil bu, ilk başta dikkat ettiğim nokta buydu. Seyrettiğinizde göreceksiniz, Cumhurbaşkanı’nın Meclis’te söylediği uzun süren bir söylemi vardı, kim olursa olsun buna solcusu, gericisi, ilericisi hiçbir laf söyleyemez. Şimdi onu ben okudum, bu propaganda mı? Bence değil. Çünkü ülkeyle alakalı bir şey söylüyorum. Göreceksiniz zaten. Bu film propaganda mı derseniz belki yalnızca bu kısmı propaganda diye anlaşılabilir ki bence kesinlikle değil. Bu söylev yaşadığımız topraklar, ülkemiz, vatanımız için yapılmış bir söylevdir. Ve onun da olması gerekiyordu bence.
- Peki, bu film vizyona çıktığında gerçek tepkileri alacaksınız. Gelecek tepkilerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu film 850 kopya gibi çok yüksek bir rekor kopya sayısıyla giriyor. Türkiye’nin genelinde tüm şehirlerde gösterilecek. Oradan tepkileri nasıl bekliyorsunuz?
Her şeyi bekliyorum ben. Her şeye hazırlıklıyım. Her şeyin cevabı da bende var. O nedenle de bir çekincem yok. Bir kere ekip olarak, hakikaten çok iyi çalıştık. Umarım neticesi de Türkiye’ye yansıması da güzel olur. Film, gerçekten tartışılacak. Tartışmadan bir şey olmuyor ama önemli olan insan gibi tartışalım.
BİRÇOK YABANCI AKTÖRÜN SESİ BENİM
- Siz yıllardır seslendirme sanatçılığı yapıyorsunuz. Birçok yabancı filmde ünlü isimleri seslendirdiniz.
Çok yaptım... Birçok yabancı aktörü Türkiye’de ben seslendiriyorum. Mesela Liam Neeson, onlar arasında... Türkiye’ye geldiğinde ‘Burada beni kim seslendiriyor?’ diye sormuş. Benimle tanıştırmak istemişler ama o sırada İstanbul’da değildim. Sonra benim DVD’mi istemiş, ‘Başarılarının devamını dilerim’ diye yazıp imzalamış, bana yollamış.
- Bu filmdeki rol teklifi size nasıl geldi?
Yapımcı dedi ki ‘Şöyle bir rol var ve bu rol çok ağır. Herkes taşıyamaz ama sizin altından kalkacağınız düşündüğüm için sizinle çalışmayı çok istiyorum.’ Ben ‘Çok teşekkür ederim, gurur duydum’ diyerek kabul ettim.
- Bundan sonra yolunuzu nasıl çizmeyi düşünüyorsunuz? Sinema, tiyatro, ses sanatçılığının her biri devam ederken hangisi daha çok odakta olacak?
Bugüne kadar hepsini aynı anda götürdüm. Bundan sonra da sağlığım, gücüm el verdiği sürece hepsini aynı anda devam ettirmeye çalışacağım. Tiyatroyu bırakmam mümkün değil zaten. Sinemayı çok seviyorum ki bu daha ikinci filmim sinemada.