İstanbul’da düzenlenen İslam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari İş Birliği (İSEDAK) Daimî Komitesi’nin 32’nci toplantısı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüde “Şu anda ekranları başında tüm dünyaya sesleniyorum” diyerek konuşuyor:
“Yarın AP’de bir toplantı olacak ve Türkiye’nin AB müzakereleri için oylama yapacaklar. Peşinen ifade etmek isterim ki; sonuç ne çıkarsa çıksın bu oylamanın bizim nezdimizde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.”
Evet, bugün Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Türkiye ile müzakerelerin devam etmesi konusu oylanacak ve “Türkiye’yi uyaralım” yolundaki eğilim ağır basarsa, AB Konseyi’ne bu yönde bir tavsiye kararı gönderilecek. Parlamento içinde farklı görüşler var, “Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı götürülmesi” yönünde de uyarılar mevcut ama genel eğilimin “Bir siyasi uyarı verilmesi” yolunda olduğu izlenimi hakim.
İşte Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir beklenti üzerine “Vereceğiniz kararın bizim nezdimizde hiçbir kıymet-i harbiyesi yok” ikazını yapıyor. Bu, “yaşadığı gerçekler bir türlü anlaşılmadığı, aksine, adeta Türkiye’yi köşeye sıkıştıran bir politika takip edildiği” için isyan eden bir ülkenin liderinin “son ikaz”ı olarak görülüp, pozitif bir karşılık oluşturur mu, yoksa bu da bir “meydan okuma” olarak değerlendirilip, aksine kararı tetikler mi, bugün göreceğiz. Böyle negatif bir karar çıkması halinde Türkiye’nin cevabı ve bağlantılı gelişmeler de önümüzdeki sürecin sıcak gündemi olacak.
Aslında Batı dünyası ile bir gerilim yaşadığımız açık. AB ile de problemler var Amerika ile de. ABD’de başkan değişti, Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’a yönelik tepkileri “milli irade hazımsızlığı” diye niteleyip, bir iletişim hamlesi yapsa ve buradan yola çıkılarak ilişkilerimizin pozitife dönüşme ihtimali var sayılsa bile, Trump’ın yönetim kadrosunun genel yapısı, umutlanmanın erken olduğu kanaatini öne çıkarıyor.
Gerilimin kısa sürede sonlanacağına dair bir işaret de görülmüyor.
Eğer Batı, Erdoğan’ın şahsında ortaya çıkan gerçekliği kavrayıp, akl-ı selim çizgisine gelmezse...
Erdoğan’ın şahsında ortaya çıkan gerçeklik ne?
Bir yaralı dünyayı ve onun isyanını, onun kendi kendisi oluşunu ve dünya dengesi içinde etkin bir varlık haline geliş mücadelesini temsil ediyor Erdoğan.
Ne diyor bakın:
“Dünya siyasetini meşgul eden krizlerin tamamı İslam ülkelerinde vuku buluyor. Müslümanlar olarak adeta dünyanın yükünü omuzlarımızda taşıyoruz. Filistinli çocuklar, Türkistanlı mazlumlar, Suriyeli çocuklar... Daha birkaç gün önce hemen yanı başımızda, doğu Halep’teki sivillere hizmet veren son hastane rejim ve destekçileri tarafından enkaza çevrildi. Son bir yıl içinde Akdeniz’in suları, 5 bin mazluma mezar oldu. Suriye ve ırak’Taki iç savaşın Avrupa’ya göçe zorladığı 14 bin çocuğun nerede olduğu bilinmiyor.”
Böyle devam edip gidiyor. Bunlar Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı yürek yangınını yansıtan sözler. Sonra “Okuduklarımız ve şahit olduklarımız karşısında zaman zaman umut pınarlarımızın kuruduğunun da farkındayım.” diyor ve sonra Anadolu’nun “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez” sığınışını hatırlatarak umuda yelken açmak istiyor.
Hitap İslam dünyasının farklı coğrafyalarından gelen temsilcilere...
Batı’nın şunu bilmesi gerekir ki, Tayyip Erdoğan İslam dünyasına bu seslenişi sürdürecek. Bir yandan mazlumiyeti koyacak insanların önüne, bir yandan zulüm yapılanmalarını ve bir yandan yeni bir dünya inşasını.
Bu yeni dünyada İslam dünyası, İslam dünyası olacak.
Tayyip Erdoğan’ı tüm İslam sokağının can kulağı ile dinleyeceği açık. Çünkü mazlumiyet, canına tak etti bu dünyanın.
Türkiye, Erdoğan’ın liderliğinde de Batı ile ilişkileri önemsedi. Hatta bir dönem “Medeniyetler ittifakı” gibi bir projenin eşbaşkanı oldu. Huntington gibi çatışmayı değil, iletişimi önceledi.
Ama Batı eğer, İslam dünyası hep açık - örtülü sömürge statüsü içinde kalsın istiyorsa, bu artık sürdürülemez. Bir süredir “Diriliş damarı” başladı bu coğrafyada ve Tayyip Erdoğan, onun sözcüsü.
Batı daha insani bir iletişim dili geliştirmek zorunda. Bu coğrafya Tayyip Erdoğan’a diz çöktürülmesine razı olmayacak. Yaşadığımız süreç bunun Batı tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı sınavı gibi yaşanacak.