Muhalefet lideri olarak arzı endam edenler; her birinizin bir nominal değeri var; tıpkı piyasada işlem gören kağıtlar gibi, hayali, spekülatif bir değer!
Ne yazık ki gerçek bir değere tekabül etmiyorsunuz. Nominal değerinizin sebebi hikmeti de siz değilsiniz. Türkiye'nin sancılı modernleşme serencamında oluşan fay hatları sayesinde varsınız. O fay hatlarını oluşturanlar da zaten selefleriniz.
Gerçek bir değeriniz olsa temsile soyunduğunuz toplumsal kesimler namına da iyi olacak belki, ama siz onların da bahtsızlığısınız! Zira o siyasi kimliğe de bir şey katmıyorsunuz.
Biraz kapalı mı konuştum? Açayım; son tahlilde lidersizlikten kırılıp sizinle idare eden bir kesim var, nimetten sayılmak için sıkça zehirlediğiniz, kendinize mecbur bırakmak için ha bire kutuplaştırdığınız bir kesim...
"Selam vermeyin, sofralarına oturmayın" diye diye şizofrene döndürdüğünüz ve böylece size mecbur olacaklarını düşündüğünüz bir kesim...
Size var olan bir değerle anılmayacaksınız. Türkiye için taş taş üstüne koymuş kişiler olarak tarihte yeriniz olmayacak. Ancak bozguncu olarak anılacaksınız. Ve en kötüsü ise "şehitleri değil katillerini savunanlar" olarak tarihe geçeceksiniz.
Deli gibi muhtaçsınız Erdoğan'a. Ah bizim de adımızı ansa diye bekleşiyorsunuz. Onsuz esaminiz okunmaz. Kademeye giremezsiniz. Yan yana gelemezsiniz. Birbirinize selam vermezsiniz.
Erdoğan'dan o kadar nefret ediyorsunuz ki, bu nefret öyle ağulamış ki sizi, tutkalınız olmuş adeta.
Sayın Kılıçdaroğlu, siz değil miydiniz Türk Silahlı Kuvvetleri'ne PKK ile sınır dışında mücadele izni isteyen tezkereye hayır diyen ve evet diyenleri "Cumhuriyete ihanetle" suçlayan? CHP'yi bu noktaya nasıl getirdiğinizi biliyoruz. Türkiye adına kötü, CHP adına berbat bir durum ama koltuğunuzu borçlu olduklarınıza diyetinizi ödemiş gözüküyorsunuz. Bu yüzden de aferini hak ediyorsunuz.
Gel gelelim 'meşru' ortağınız İYİ Parti, tezkereye evet dedi. Ülkücü geçindikleri için başka şansları yoktu zaten. Belki kapalı kapılar ardında "na'let olsun şu seçmenin vatan hassasiyetine" diyorlardır ama son tahlilde sizin tabirinizle "Cumhuriyete ihanet" ettiler. Ve ertesi gün, o da siz de hiçbir şey olmamış gibi yapabildiniz. "Cumhuriyete ihanet ittifakı" olarak yolunuza devam edebildiniz.
Lafım sadece size değil elbette; doğrusu sizi İyi Parti'den daha tutarlı buluyorum, elinizi artık daha açık oynuyorsunuz, HDP ile ittifakınızı pek da gizlemiyorsunuz. Çünkü 2013'te Atatürk ve Öcalan'ın posterlerinin birlikte sallandığı Gezi kalkışmasından bu yana tabanınızı bu birlikteliğe epeyce alıştırdınız.
Hatta Kobani Kalkışmasının azmettiricisi HDP'li Selahattin Demirtaş, CHP'de sizden daha popüler.
Meral Hanım'a bakıyorum da, zaman zaman miting alanlarında uluması dışında ülkücülükten eser kalmamış. PKK ile mücadele tezkerelerine evet demesi ise zaruretten.
HDP'nin dağ kadrosu, PKK'nın siyasi ayağı -artık hangisini tercih ederseniz- arasındaki ilişkinin "romantik" fotoğrafların ortalığa düşmesi üzerine ve bazı HDP'lilerin "Ailelerin haberi var, sözlüler" şeklindeki Zaytung'a haber atlatan açıklamalarına İyi Parti'nin Asena ablasını geçtik ülkücü hareketin ağır abilerinin dahi ses çıkarmayışının sebebi ne sizce?
Boşuna demiyoruz "Erdoğan'a muhtaçsınız" diye. Hatta Erdoğan'sız bir hiçsiniz!
Üstelik film daha başlamadı. İstikşafi görüşmeler için bir araya gelme formatı dahi belirleyememişken, Cumhurbaşkanı adayınızı nasıl belirleyeceksiniz?
"Bana bütçe dersi vermeye kalkanın aklını başından alırım" diye kükreyen küçük enişteyi mi aday göstereceksiniz?
Nasıl olacak sahi?
Masa düzeniniz nasıl olacak? Yaş sırası mı, boy sırası mı, alfabetik sıra mı, siyasi tecrübe mi belirleyecek protokolünüzü?
Yoksa Erdoğan'dan en çok kim nefret ediyorsa onu mu başa oturtacaksınız?