Başbakan ve Türkiye’nin genel oyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan dün (Perşembe) genişletilmiş il başkanları toplantısında bir konuşma yaptı ve bizim Star gazetesi de internet sahifesine, öğle saatlerinde, başlığa taşıdığım, Sayın Erdoğan’ın bu konuşmasında kullandığı bu ifadeyi koyuyor: Yeni Türkiye’de yeni bir muhalefet arzumuz var.
Algıda seçicilik böyle bir şey olsa gerek, ben bu ifadeyi bilgisayar ekranında ilk gördüğümde çok farklı, bambaşka bir şey algıladım, ancak, konuşmanın altlarını okuduğumda aslında Sayın Başbakan’ın CHP’yi, MHP’yi eleştirdiğini, bu anlamda, anamuhalefetin ve yine Sayın Erdoğan’ın deyişiyle “yavru muhalefetin” değişmesi gereği hakkında bir temennisini dile getirdiğini görüyorum.
Sayın Erdoğan haklı, daha etkin, daha yarışmacı, daha üretken bir siyaset için muhalefet partilerinin bugünkünden çok daha farklı pozisyonlar almaları gerektiği ortada.
Ortada ama bu saptama, ne yalan söyleyeyim, beni hiç heyecanlandırmıyor.
Bu partilerin, CHP ve MHP, bu yazıda tartış(a)mayacağım nedenlerden, ülkemiz siyasi ortamını daha rekabetçi, daha üretken, daha demokrat, daha fazla evrensel hukuka dayalı bir noktaya taşıyabilecekleri konusunda çok ciddi tereddütüm var.
Peki, algıda seçicilik çerçevesinde, Sayın Erdoğan’ın “Yeni Türkiye’de yeni bir muhalefet arzumuz var.” biçiminde dile getirdiği ifade bende ne çağrıştırdı, neler düşündürdü?
Rahmetli Hrant Dink ile bir akşam yemeğinde sohbet ederken, sene 2004, yerel seçimler sonrası muhtemelen, bana, masadakilere şunu söylemiş idi: “AK Parti’nin (o tarihlerde AKP deniyor olabilir) çok önemli başarısının altında yatan temel neden bu partinin, Başbakan’ın yani Erdoğan’ın iktidar koltuğunda toplumsal, siyasal muhalefete devam ediyor oluşlarıdır”.
Dink’in bu saptamasının çok önemli ve halen de bir ölçüde geçerli olduğunu düşünüyorum.
Ve Başbakan’ın dünkü kullandığı “Yeni Türkiye’de yeni bir muhalefet arzumuz var.” ifadesinin bende ilk çağrıştırdığı ve büyük ölçüde de kendi adıma isteksel bir düşünce olduğunu zannettiğim “acaba, AK Parti’nin orta vadede hedefi, stratejisi tekrar eskiiktidardaki muhalefet görevine dönmek mi olacak?” sorusu oldu.
CHP ve MHP, sivil-asker ilişkilerinden resmi milliyetçilik dayatmasına, resmi din-devlet ilişkisinden vatandaşlık tanımına kadar sistemin özüne yönelik muhalefet edebilecek partiler zaten değil ve makul bir vadede de olacaklarına yönelik bir işaret yok
Bu işi hala ve hala yapabilecek yegane siyasi hareket muhtemelen bugün için bile AK Parti.
Ama hangi AK Parti?
İçinde devletin ayak izleri olan cinayetlerin, katliamların, mesela 1994 Kuşkonar ve Kuşağılı köyleri katliamlarının (Benzer davası) yargıda zaman aşımına uğramasına sessiz ve duyarsız kalan AK Parti değil.
Askeri yargıda, Türkiye’yi dünyaya rezil eden Uludere kararı (kaçınılmaz kaza!) karşısında tepki vermeyen AK Parti değil.
Türkiye’nin büyük bir aciliyetle mesela, katsayı uygulamasında, türban yasağının kaldırılmasında, azınlık vakıfları uygulamalarında, andımızın kaldırılmasında gösterdiği cesareti, atılımı toplumsal, siyasi, hukuki alanların her köşesine uygulayacak bir AK Parti’ye ihtiyaç var.
AK Parti bunu yapabilir mi, bilemiyorum, hala Alevi meselesini, Heybeliada meselesini çözmeyen bir partiden çok mu şey bekliyoruz, gerçekten bilemiyorum, ama bu işler yapılacak ise bunları bugün için, yarını bilemem, yapabilecek tek parti AK Parti hala.
Bir yerden başlamak lazım, yeni hükümet mesela devlet protokolünü (Mayıs 2012) demokratikleştirerek işe başlayabilir.
Yeni hükümette görev alacak tüm bakanlar, yeni başbakan hariç, bir devlet memurunun arkasında sıralanacaklar devlet protokolünde.
İçlerine sinecek ise zaten bana söz söylemek düşmez.
Tek söyleyebileceğim, Genelkurmay Başkanının Fransa devlet protokolünde 578. sırada olduğu yani tüm seçilmiş milletvekillerinin, senatörlerin arkasında durduğu.
Yeni Türkiye gerçekten çok anlamlı, çok hoş bir slogan ama şayet içi gerçekten doldurulabilir ise.
Tüm AK Partili dostlara soruyorum, tüm bakanların devlet protokolünde bir memurun arkasında olduğu Türkiye’ye ne ölçüde yeni Türkiye denecek?
AK Parti keşke iktidardaki muhalif toplumsal güç rolüne tekrar soyunabilse.