AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın grup toplantısında Kılıçdaroğlu'nun teklifine cevap vereceğini söylediği anda sadece Cumhuriyet Halk Partisi'ne değil yuvarlak masa bileşenlerinin tamamına kara bir kasvetin çöktüğüne, huzursuz bir duygunun içlerini kemirmeye başladığına eminim. Ama elbette ispatlayamam.
Erdoğan sahneye çıktı çünkü.
Yokluğunda meydanı boş zannedenler çelebi pozu kesmekteydi.
Şangay zirvesinden BM zirvesine koşan, Ukrayna'da barışı tesis etmeye çalışırken tahıl koridoruyla açları doyuran, Suriye'de terörist avlarken Mavi Vatan'da yedi düvelle uğraşan Erdoğan ise Bay Kemal'i birdenbire ciddiye aldı.
İşte o an, öyle şanssız bir an ki CHP ve ortakları için!
Olmayanı olmuş gibi iftira etmeyi, yapılan işi sahiplenmeyi, verilen mücadeleyi gasp etmeyi, "bakın ben söyledim de yaptılar" demeyi alışkanlık haline getiren Kemal Kılıçdaroğlu tam da o an Erdoğan'a başörtüsü özgürlüğü üzerinden atıp tutmaktaydı.
**
Kılıçdaroğlu'nun dediğine göre başörtüsü sorunu CHP tarafından çözülmüş!
Başörtülüler güya CHP'nin ilgisi, saygısı ve özverisi sayesinde kurtulmuş dışlanmaktan!
"Yersen"!
(Argo için çok özür dilerim ama aynı anlamı veren başka kelime bulamadım.)
Okullarından, işlerinden, Milletin Meclisinden CHP iradesiyle atılıp ikinci sınıf insan muamelesi gören milyonlarca kadın dünü unutsun, yapıp ettiklerimizi geride bıraksın ve minnet duyarak oylarını bize versin" diyordu Kılıçdaroğlu.
Büyük hata ediyordu.
Yasaklar yüzünden kazandıkları okullarda okuyamayan, devlet memurluğundan atılan, oğlunun kardeşinin orduevlerindeki düğününe giremeyen seçmen bunca zulmü unuttu sanıyordu.
Oysa bunca zulmün sahibi, destekçisi, imzacısı, ısrarcısıydı CHP.
Her zamanki mesnetsiz, çelişik, çift dilli kibriyle Bay Kemal bir de meydan okudu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a:
"Gelin başörtüsü özgürlüğünü yasal güvenceye alalım".
**
Herkesi şaşırttı bu söz. Neden icap etti acaba dedirtti.
Üstelik "istismarı önleyelim" diyerek "istismar etmek" tam da ona göre bir el çabukluğu marifetti.
Ama asıl şaşıran masanın diğer ortakları oldu. CHP tabanı dondu kaldı. Aralarında gergin bir rekabet olduğu görülen Akşener dün hiç söz etmedi mesela söz konusu vaatten.
Anlaşılan ondan da rol çalmış Kılıçdaroğlu.
Ama hedefine ulaşamadan da suçüstü yapıldı.
Tüm özgürlükler ve haklar için, demokrasi için destansı bir mücadele veren, bedeller ödeyen Erdoğan'a yapılacak şey mi bu?
Erdoğan affetse de millet CHP'yi affeder mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü grup toplantısında gereğini yaptı zaten.
Yasağın CHP zihniyetiyle ve eliyle icra edilen 28 Şubat günlerinden başlayarak Kılıçdaroğlu'nun yalan ve yasak sicilini döküverdi ortaya.
Ardından da "Madem bu kadar isteklisin, anayasal güvenceye kavuşturalım" diyerek ayağına gelen pası şık bir gole çevirdi.
Kılıçdaroğlu'nun ve badilerinin bugünün konforlu siyasi zemininde gönüllerince atıp tutarak, unutup uçarak seçmeni yanıltmaya kalkmasına sağlam bir turnusol uzattı Erdoğan.
**
Bu saatten sonra ne olacağı başka konu ama iki günde iki siyasi aktör arasında yaşananlar bile öyle büyük bir seyir zevki ve kalite teşhisi sundu ki seçmene. Ortam aniden güzelleşti.
CHP kurmayları işin içinden nasıl çıkacağız diye kara kara düşünüyor olmalı.
Geçmişi unutturup muhafazakar seçmenden oy almayı planlayan Bay Kemal, öyle bir hesap hatası yaptı ki yaşayanların unuttuğu, gençlerin dönüp bakmadığı yasak günlerini milyonlarca izleyicinin değerlendirmesine kendi elleriyle sundu.
Sicilini düşünmeden, arşivlerdeki "başörtüsü yasaklansın" imzalarını, beyanlarını akıl etmeden, rakibim hamleme ne cevap verir diye düşünmeden ajans gazıyla video çekmenin ceremesini çekiyor şu an muhalefet lideri.
Bu fecaatin diğer adı da siyaset bilmezliktir.