Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinde dün yayınlanan haberden: “NY Times'tan Lara Jakes tarafından kaleme alınan analize göre, Biden yönetimi, Türkiye'ye karşı sert politikalar izlemeye hazırlanıyor, ancak uzmanlar, bu tutumun Türkiye'yi Rusya'ya daha fazla yakınlaştıracağı gerekçesiyle yeni yönetimi daha dikkatli olmaya çağırıyor.
Jakes'e konuşan Maryland Senatörü Chris Van Hollen'a göre ise "Başkan Trump yıllarca, bizzat Erdoğan'ı ve Türkiye'yi korudu. Ancak yeni yönetim, Erdoğan’ın ABD çıkarlarını baltalayacak şekilde ve ABD'ye rağmen nüfuzunu genişletme çabalarına engel olacak." Bunun "Erdoğan için bir yol ayrımı" olduğunu söyleyen Senatör Van Hollen, "Türkiye'nin NATO çizgisi ve bağımsız politikalar arasında bir karar vermesi gerekecek" diyor.
ABD'nin eski Türkiye büyükelçisi James F. Jeffrey'in sözlerine de yer verilen makalede, Jeffrey, "Ülkenin büyüklüğü, konumu, ekonomik ve askeri gücü ile nüfusunun Batı yanlısı duyguları göz önünde bulundurulduğunda - cumhurbaşkanını değilse bile- Türkiye'yi bir kenara çekmek, onları Rus kampına itmekten daha mantıklı değil mi?" şeklinde bir soru yöneltiyor.
Jeffrey, Türkiye ve Rusya'nın Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ'da ihtilaf halinde olduğunu ve yine Türkiye'nin, İran'ın bölgesel hamlelerine de karşı çıktığını belirterek, yeni başkan Joe Biden'a, 'içeride muhalefeti güçlendir, dışarıda da Türkiye ve Rusya ile İran arasındaki çelişkileri kullan' mesajı veriyor.”
Haberde yer alan iki cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum:
1- "Türkiye'nin NATO çizgisi ve bağımsız politikalar arasında bir karar vermesi gerekecek". (Maryland Senatörü Chris Van Hollen)
2- “İçeride muhalefeti güçlendir, dışarıda da Türkiye ve Rusya ile İran arasındaki çelişkileri kullan.” (ABD'nin eski Türkiye büyükelçisi James F. Jeffrey)
ABD Başkanı seçilen Joe Biden seçim kampanyasında ne dediğini hatırlayalım: “Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti desteklemek gerek”!
Ve Biden’ın seçilmesinin ardından ‘görev’ için hazırolda bekleyen Türkiye’deki muhalefetten yükselen lanetli sesi de unutmayalım: “Biden yönetiminden ilk beklentimiz şu olacağını düşünüyorum: Hukuk üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması.” (CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz)
Herhalde Ünal Çeviköz Biden’in ABD’ye değil Türkiye’ye başkan seçildiğini zannediyor!..
Veyahut Türkiye’yi ABD’nin sömürgesi...
Geçti o günler, artık eski Türkiye yok!
Okuyunuz, FETÖ’nün hâmîlerinden CIA mensubu Graham Fuller ne yazmış. Independent Türkçe haber sitesinden iktibas ediyorum: “Türkiye’yi "kontrol edebilme" olanakları açısından NATO, AB ve hatta Rusya ve Çin de hüsrana uğrayabilir. Zira gidişat, dünyanın karmaşık bir bölgesinde kendi belirlediği yeni ve gelişmekte olan kimliğini ve özgüvenini keşfederken güç gösteren bir Türkiye’ye işaret ediyor.
Bunu anlamanın anahtarıysa bizim Batı'da Türkiye'nin ne olmasını istediğimize bakmak değil; Türkiye'nin dünyadaki kendi yerini nasıl gördüğüne bakmaktır. Bugün. Peki şu an Ankara'yı yönlendiren başlıca etkenler nelerdir? (..) Bu vizyon, Türkiye'nin Avrupalı bir güç, bir Balkan gücü, Akdeniz gücü, Orta Doğu gücü, Kuzey Afrika ve hatta sınırlı bir Afrika gücü, Kafkas gücü, Orta Asya gücü, bir Avrasya gücü ve bilhassa Müslüman bir güç olarak kabul edilmesi gerektiği söylenerek özetlenebilir. Tüm bu iddialı talepler için bol miktarda tarihsel gerekçe var. Ve bu köklü tarihsel vizyon bir kez özümsendi mi, sonraki herhangi bir Türk lider tarafından önemli ölçüde tersine çevrilmesi olası değil.
Türkiye bugün dünyada kendisine kilit bir rol biçmeye, kilit bir rol olmasa da Müslümanların sesi olarak önemli bir rol biçmeye çalışıyor. Bu iddialı hedef, diğer rakip Müslüman devletler tarafından her zaman iyi karşılanmamakta. Ama burada şunu sormalıyız: Başka kim, böyle bir Müslüman devletlerin sözcüsü olma iddiasında bulunabilir?
Türkiye, özellikle de ekonomisi bel verirken, bütün bu iddiaları aynı anda taşıyarak tabağına yiyebileceğinden fazlasını almış olabilir. Fakat Türkiye'nin “sadık bir Batı müttefiki” olduğu o eski güzel günlere özlem duyan Batı için o günler sonsuza dek geride kaldı. Bu Türk iddialarının temelini ve kapsamını anlamak, gelecek yıllarda Türkiye'yle ilişkileri yönetmek için vazgeçilmezdir; çünkü ABD, uluslararası siyaset kulvarındaki hakim rolünü gitgide kaybetmeye devam ediyor ve yeni bölgesel güçleri kabul etmek zorunda kalıyor.”
İnşaallah tekrar bu mevzuya dönmek üzere yazımı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in şu sözüyle mühürlüyorum: “Bugün Erdoğan Türkiye'si dünya için bir örnektir. Bağımsızlık, mertlik, cesaret örneğidir. Ve gelişmişlik örneğidir.”