Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2011 seçimlerini kazanıp üçüncü kez başbakan olduğunda, bir televizyon kanalında şöyle bir değerlendirme yapmıştım. ‘Bundan sonra Tayyip Erdoğan, bir siyasi partinin genel başkanı olmaktan çok, devlet adamı kimliği ile öne çıkacak. Türkiye’nin kritik sorunları için böyle bir duruş hayati derecede önem taşıyor.’
Sonraki yıllar, Tayyip Erdoğan için hayli zor ve özellikle de Gezi ve 17-25 darbe girişimleriyle sıkıntılı geçti. Çünkü Türkiye’nin bölgesindeki yükselişi, coğrafyasında yeniden kazandığı anlam ve bunun küresel ölçekteki karşılığı, birilerini inanılmaz ölçüde rahatsız etti. Erdoğan, bu yükselişin lideri olarak ve özellikle de beklenmedik anlarda yaptığı çıkışlarla, Türkiye karşıtlarının hedefi haline geldi.
Tam da bu nedenle bir önceki yazımda şunları dile getirdim: ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerek yakın geçmişte yapılıp edilenleri, gerekse geleceğe dair neler yapılması gerektiğini cesurca sorgulayan ve toplumla paylaşan tarzıyla yoluna devam ediyor. Kuşkusuz siyasi geçmişinde buna benzer çok büyük riskler almış bir isim Tayyip Erdoğan. Her defasında aldığı bu riskin kendisini siyaseten yok edeceğini düşünenler hayli fazlaydı. Hatta sözgelimi 17-25 darbe girişiminde ve sonrasında AK Parti içinde bile buna inanmaya başlayan hatırı sayılır isimler oldu.
Nedir Erdoğan’ı farklı kılan? Sadece cesareti ve risk alma kabiliyeti mi? Elbette daha fazlası var. Topluma dokunabilme, geniş kesimlere mesajını ulaştırabilme özelliğini hala koruyor. Hala diyorum, çünkü şu sıralarda terörle mücadele konusunda ortaya koyduğu kararlılık, birilerini öyle rahatsız etti ki, tuhaf bir propaganda mekanizması olup biteni Cumhurbaşkanı’nın hanesine yazmaya çalışıyor.’ (Star, 10 Eylül 2015)
Bu saldırı karşısındaki sessizlik, neresinden bakarsanız bakın son derece rahatsız edici. O yüzden bugün İstanbul’da Milli İdare Platformu tarafından dile getirilen görüşler son derece anlamlı ve yerinde:
‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, Başkomutan, milletimizin birliğinin temsilcisi, yeni Türkiye’nin mimarı, 78 milyonun kardeşliği için cesaretle mücadele eden Recep Tayyip Erdoğan’ın terör örgütlerinden siyasi partilere, medyadan sivil topluma, hainlerden Türkiye düşmanlarına kadar kirli bir ittifakın nasıl hedefi haline getirildiğini, şahsının ve ailesinin nasıl bir saldırı altında olduğunu da sabırla müşahede ediyoruz. Erdoğan’ın şahsında aslında ülkemize, milletimize, milli iradeye, değerlerimize, kazanımlarımıza, birlik ve beraberliğimize saldırı yapıldığını biliyoruz.’
Yaklaşık 150 sivil toplum örgütünün altında imzasının olduğu bu açıklama, tarihi bir önem taşıyor. Gün siyasi hesap günü değil. Bu kadar ağır bir saldırı karşısında daha fazla ses yükselmeli ve herkes bunun hepimizin kaderi olduğunu anlamalı.
Suskunluk zamanı değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik saldırıların dozunun her geçen gün artması, onun bu coğrafya için karşılığını ve değerini anlatmıyorsa, zaten söylenecek söz yok.
Bugünleri atlatmanın tek yolu, ortak akıl etrafında ve geleceğe bakarak bütünleşmek. Kimsenin görüşlerinden vazgeçmesi gerekmiyor. Ama hepimizin üzerinde bir Türkiye var ve onu korumak için kişisel hesaplardan sıyrılmaktan başka çıkış yok.