Siyasetin teorisinden pratiğine geçmek, hele bu pratik, yıllardır çatışma yaşanan bir bölgede tecrübe ediliyorsa, altın kıymetindedir ve çok öğreticidir.
Mardinliyim, babam 90'ına merdiven dayadı, hala burada, benim doğduğum, alfabeyi ve okulunda ilk Türkçe kelimeleri öğrendiğim ismi Keferhavvar olan köyümüzde yaşamaya devam ediyor.
Bu yılın Ocak ayında, beş yıl önce Anayasa Mahkemesi'nin verdiği beş yıllık siyaset yasağı kalkınca, siyasi programını beğendiğim, 2008’den başlayarak, desteklediğim AK Parti’ye katıldım.
Başta anayasa referandumu olmak üzere, altına imza attığı çözüm süreci ve muhafazakar-demokrat kesimin, Kürt toplumuyla yepyeni tahayyüller kurmasını sağlayan Kürt politikalarını zaten desteklemiş ve siyasi hafızamın tecrübelerine güvenerek AK Parti’nin Türkiye için önemli bir şans olduğuna, daha partiye üye olmadan önce inanmıştım. Bu inancım, zamanla zayıflamadı, daha da arttı.
Mesut Barzani ve Kürdistan Bölgesel Hükümetiyle kurulan ve uluslararası güçlerin itirazlarına, direnişlerine rağmen bozulmayan ittifak ise bir Kürt ve bir Türkiyeli olarak beni fazlasıyla memnun ediyor.
Haziran seçimlerinde, kendi ilim Mardin’den aday oldum, şimdi yine Mardin’den adayım. Halkla ve burada hakikaten çok zor şartlarda görev yapan devlet bürokrasisiyle temas kurdukça, teorik olarak doğru olabileceğine kanaat getirdiğim birçok şeyin doğrulandığını, AK Parti’nin bölgede siyasi olarak zayıflaması ve giderek işe yaramaz bir partiye dönüşmesi halinde, bu hadisenin, Türkiye’nin, geçen yüzyılın başında yaşadığı yabancı işgalden sonra, başına gelebilecek en büyük felaket olarak tarihe geçeceğine inanıyor ve görüyorum.
Tarihin ilerleyişi, tarihin bu coğrafyada ve hatta Ortadoğu’da yoluna selametle devam etmesi, kelimenin en geniş anlamıyla söylüyorum, AK Parti ve Kürt ittifakına bağlı.
Kürtler, ‘Ah Kürt kardeşlerim..’ diye söze başlayan Erdoğan’ı, algı operasyonlarına feda ederlerse, hata yaparlar. Erdoğan, tarihe, Kürt/Türk siyasi ittifakının mimarı olarak geçecek, bundan da hiç şüphe duymuyorum.
Bölgenin şartlarına bakıyorum. Erdoğansız ve AK Partisiz bir Türkiye, Suriye ve Irak’a benzeme ihtimali ve riski artan bir Türkiye demek.
***
Türkiye’de siyaseti, bugün artık, bu ittifakı boğmak isteyenlerle, bu ittifakı yeniden inşa etmek isteyenler arasındaki çatışma belirliyor. Bu yüzden, Erdoğansız ve AK Partisiz bir Türkiye isteyenler safları sıklaştırıyor hatta bu saflara, AK Parti’yi tarih sahnesine taşıyanları da davet ediyor ve AK Parti’yi tarih sahnesine taşıyanlar ise AK Parti’yi devirmekten, Erdoğan için yeni Yassıada mahkemeleri kurmaktan başka hiçbir siyasi tahayyülü olmayanlara, maalesef göz kırpmaya devam ediyor.
Devleti her katliam sonrasında, katillikle suçlayan bir lidere başsağlığı dilemek, bugünün siyasi manzarasında, AK Parti'yi tarihe gömmek isteyenlere, göz kırpmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Siz o katliamdan sonra, onuru biraz daha kırılmış bir halka karşı sorumluluk hissediyorsanız, bu sorumluluğu ifade etmenin, o halkın yası ve acısıyla temas kurmanın binbir yolu vardır. Akıl vermek gibi olmasın ama mesela atlarsınız uçağa ve Gercüş’e gelirsiniz, Gercüş’ün mezarlığında, hayatını o katliamda kaybetmiş bir baba ve dokuz yaşında bir oğlu yatıyor. Bir demet karanfil alırsınız, o karanfilleri yan yana yatan baba ve oğlunun mezarına serpersiniz, sonra da bir Fatiha okursunuz.
Kürt halkı bunu unutmaz. Kendisini Erdoğan sonrası döneme hazırlayan bir lideri, yıllar sonra keşfetme olanağı bulur! Sizi tanıma fırsatını ve olanağını bu mazlum halka, sembolik anlamı Gercüş’e sığmayacak olan bu davranışınızla vermiş olursunuz!
Bu halk, Erdoğan sonrası döneme hazırlayanların gelecek için ne düşündüğünü gerçekten bilmiyor. Aslına bakarsanız kimse bilmiyor! Türkiye, mesela PKK konusunda Osman Pamukoğlu’nun ne düşündüğünü biliyor ama AK Parti’yi Erdoğan’la beraber tarih sahnesine taşıyanların, bu zor zamanlarda Kürt meselesi konusunda, Kürtler’in ve Türklerin artık yeniden inşa edilmesi gereken ittifakları konusunda ne düşündüğünü bilmiyor.
Erdoğan’ı devirmek isteyen, Ulusal ve uluslararası ittifak bloğuna, PKK’nın devrimci halk savaşı stratejisini, halk mahkemelerini, şiddetini ve terörünü, 80 milletvekili ve yüzü aşkın belediyeye rağmen destekleyenlere, Erdoğansız bir Türkiye için, göz kırpıyorsunuz, iyi güzel de, Erdoğan sonrası Türkiye için ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’yi felakete sürükleyenlere göz kırpmayın, fikirlerinizi paylaşın bizimle!
Erdoğansız, AK Partisiz Türkiye’nin bir felaket olacağına inanan milyonlarca insan var bu memlekette. Ama siz bu insanları fikirlerinize inandırmak yerine, kolay yolu seçiyor ve ‘felakete giden yolda’ yürüyenlere, göz kırpmaya devam ediyorsunuz!
Milyonları bıraktınız, Özkök'leri filan kendinize inandırmanın, kendinizi beğendirmenin mücadelesini veriyorsunuz!
Bana söylemek en son düşer ama yazık, gerçekten çok yazık!