Cumhur İttifakı kurulduktan sonra Saadet Partisi ile ilgili iki farklı talep var.
AK Parti, Saadet Partisi’nin de Cumhur İttifakına katılmasında ısrar ediyor.
CHP ise Saadet Partisi’nin, Abdullah Gül’ü aday göstermesi ricasında bulunuyor…
Eski sistemde olsaydı, AK Parti yüzde 45 ve yukarı oyla tek başına iktidar olabiliyordu. Yeni sistemde yüzde 50 bile yetmiyor. Yüzde 50'den 1 oy fazlası gerek.
İşte bu durumun, Saadet Partisi’ni anahtar parti haline getirdiği kanaati var. Gerçekten böyle mi, şahsen ben emin değilim.
Saadet Partisi 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 2.1 ve 1 Kasım seçimlerinde ise yüzde 1’in altında (binde 7 oy aldı.)
Erdoğan, Saadet Partisi'nin de Cumhur İttifakı içinde yer almasında neden ısrar ediyor?
Yüzde 1-2 oranında oy elbette seçimin ikinci tura kalmasında etkili olur. Ancak matematik olarak böyle düşünenler, bugün önümüzdeki tabloya göre hesap yapıyorlar.
Ya 2019 Kasım’ına kadar Cumhur İttifakı, özellikle Erdoğan’la ilgili rüzgâr etkisini arttırır ve Erdoğan’ın oyları yüzde 55-60 bandını görürse?
Bence Sayın Erdoğan’ın Saadet Partisi ısrarı, yüzde 50+1 hesabının ötesinde bir ısrar.
Erdoğan, AK Parti-MHP-BBP ittifakının millet nezdindeki anlamının pekişmesini istiyor. Milli ve yerli duruşun, Saadet Partisi’nin de katılımıyla tahkim edilmesini arzu ediyor.
15 Temmuz hain darbe girişimi de gösterdi ki –içimizdeki Batıcılar kabul etmese de- Türkiye bir şer ittifakının saldırısı altındadır. Şer ittifakı karşısında Çanakkale/Yenikapı ruhu ile milletimiz bir diriliş sergiliyor.
Sıkıntı, CHP ve HDP’nin, 15 Temmuz ve Afrin Harekâtı ile ilgili milletle ters düşmesidir. Bu iki partinin sergilediği duruş evet, yerli ve milli değildir.
Saadet Partisi lideri Sayın Karamollaoğlu Cumhur İttifakını eleştirirken, “Bunu da 'milli'... Üzüntü verici kendi dışındakileri de 'gayri milli' gibi bir tarifin içine giriyorlar. Sıkıntı çektiğimiz şu dönemde bunlara söyleyeceğimiz, Allah size akıl fikir versin...”
AK Parti ve MHP’ye böyle yukarıdan “bunlara” deyip çok geniş bir kucaklamayla söylenen sözün isabetli olabilmesi, dönüp CHP ve HDP’ye de (onlara da) bir şey denmesiyle olur.
Sayın Karamollaoğlu neden CHP ve HDP’ye, “15 Temmuz kontrollü darbe, tiyatro falan değildir. ABD’nin taşeronu FETÖ terör örgütünün işidir, ABD’nin, Avrupa’nın yanında durmayın” demiyor? Neden HDP’ye “Afrin harekâtı bir işgal değildir, Kürtlere karşı değildir. Teröristlere karşı, PKK’ya binlerce tırla, kargo uçağı ile silah veren ABD’nin oyunlarına karşıdır. Güneyimizde terör devleti kurdurulması emellerine karşıdır. HDP, yerli ve milli olamaz” demiyor. Neden, “Sıkıntı çektiğimiz bir dönemde Kılıçdaroğlu yanlış konuşuyor. ‘Zafer Ordu’nundur, iktidarın değildir’ demek, fitnedir” diye sesini yükseltmiyor? Neden bu iki partiye de “Allah size akıl fikir versin” demiyor?
Saadet Partisi bugün ‘Hayır’ bloğundan ve onların medyasından gelen iltifatları zinhar samimi zannetmesin.
İşte CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, 1 Mart’ta TBMM’de düzenlediği basın toplantısında söyledi: “Saadet Partisi’nin aday çıkarmada 100 bin imza toplamada bir sıkıntısı olursa, CHP olarak 20 milletvekilinin imzası ile kendilerine yardımcı oluruz” dedi.
CHP’li Çiçek’in bir de ricası oldu:
“Tabi bu konuda da Saadet Partisi'nin adayının Abdullah Gül olmasını da temenni ediyoruz. Tabi biz ikinci tura kalacağını beklemiyoruz ama en azından iktidar partisi seçmenlerinden de destek alacağını düşündüğümüz için ikinci tur daha garanti olacaktır diye düşünüyoruz. Saadet Partisi'nin Sayın Gül’ü ikna etmesi lazım.”
Demek size gösterilen itibar Erdoğan’ın ilk turda seçilmemesi için. Siz Abdullah Gül’ü aday gösterirseniz, seçimin ikinci tura kalacağını hesaplıyorlar.
Saadet Partisi’nin kararına elbette demokrasi icabı saygı duyulacak. Milletin arzusu Cumhur İttifakı içinde olmaları…