Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taksim’e; Topçu Kışlası’nın, bir selâtin camiinin ve AKM (Atatürk Kültür Merkezi) yerine bir opera binasının yapılması yönündeki çıkışı, haliyle malum bir çevreyi harekete geçirdi?
Artık siyaset ve medyada öyle bir kutuplaşma oldu ki, tartışma adabı, üslubu kalmadı. Cepheler, ayrı saflar var. Her mesele bir kavga sebebi yapılıyor.
Malum, 2013 Mayıs-Haziran’ında Taksim’deki Gezi parkı bahane edilerek, Başbakan Erdoğan’ın siyaseten bitirilmesi, ardından da AK Parti içinden Batı ekseninde hükümet kurdurulması için bir kalkışma başlatıldı. Erdoğan’a yönelik planın düğmesine 7 Şubat 2012 MİT krizi ile basılmıştı. Kendisine verilen vaatlere ve cesarete güvenen Gülenist otonom yapı, zamanın geldiğini düşünerek harekete geçti. Bir yandan F. Gülen gerçek yüzünü ilk defa gösteriyor, bir yandan da 40 yıldır hiç yapmadığı bir şeyi yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine savaş açıyordu.
Erdoğan’a karşı başlatılan savaşın tek bir hedefi vardı; Erdoğan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmamalıydı.
7 Şubat 2012’nin devamı geldi. 2013 Mayıs-Haziran Gezi olayları, 17-25 Aralık yolsuzluk susturucusu takılmış darbe teşebbüsü, 30 Mart yerel seçimlerinde AK Parti’nin elinden Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını almak için Gülen cemaatinin CHP’li adayları desteklemesi ve son olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın karşısına muhalefetin ortak bir aday çıkarması...
Bunların hiçbirinde Erdoğan düşmanları başarılı olamadılar. Ama Erdoğan’la, AK Parti ile uğraşmaktan da vazgeçmediler. 7 Haziran seçimleri onlara en büyük fırsatı verdi. AK Parti’ye CHP ile hükümet kurdurup Erdoğan’ı Beştepe’de yalnızlığa itecekler ve AK Parti’yi ufalayacaklardı. Erdoğan bu oyunu da bozdu.
Şimdi yeni bir Gezi dalgası geliyor. Cumhuriyet gazetesi cumartesi günkü manşetiyle işaret fişeğini ateşledi: “Avrupa’dan Amerika’ya eleştirilerin hedefinde hep Cumhurbaşkanı var. ‘Tehlikeli Şahıs’ ERDOĞAN...”
Erdoğan, neden tehlikeli şahısmış? Bunu, ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin ulusal güvenlik danışmanı John Hannah özetliyor. Foreign Policy adlı haber sitesinde yayınlanan yazıda Hannah şunları diyor:
“Türkiye yavaş yavaş ama engel olunamaz bir şekilde uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. İşaretler gerçekten kötü. Despotluk. Terörizm. İç savaş. Ufukta, “müflis devlet” ve “zorla bölünme” gibi senaryolar görünüyor. ‘Yoldan çıkan bir NATO müttefiki ile nasıl başa çıkılır?’ HDP’yi, PKK ile özdeşleştirme gayretinin ve Erdoğan’ın baskıları ile vekil dokunulmazlığına karşı yasa değişikliğine gidilmesinin, Türkiye için bir başka yıkıcı etkiye neden olacağı söyleniyor.
“Erdoğan’ın, AKP içerisindeki olası rakipleri konumundaki Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Davutoğlu’nun ayaklarını kaydırması da Türkiye’nin Erdoğan’ın zorbalığından ve aşırılıklarından kurtarılması gerektiğini gösteriyor. Ordu içerisinden birilerinin Türkiye’yi Erdoğan’ın İslamcı diktatörlüğünden ve ülkeyi soktuğu tehlikeli yoldan çıkarmak için darbe girişiminde bulunmayacağının hiçbir garantisi yok. ABD’de süregelen Reza Zarab davası da bugünlerde kritik önemde...” (Çeviri: Şıvan Okçuoğlu- Meltem Özdemir Odatv.com)
Evet, bu kadar açık... Amerikalılar, Avrupalılar daha kuvvetli bir Gezi dalgası için düğmeye bastılar. İçerdeki malum medya da görev yerlerine dağıldılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cesur olmalıyız, Taksim’e Topçu kışlasını yapmalıyız” derken bu hazırlıklara karşı bir mesaj veriyor, dik durmaya devam ediyor...