CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dünkü konuşmasında iktidarı egemen güçlere teslim olmakla eleştirdi.
Kılıçdaroğlu’nun sürekli ithamlarda bulunan, sorular soran, ağır hakaretler yağdıran konuşmalarında ciddiye alınacak bir fikir bulmak gerçekten çok zordur. Boş konuşmanın lügatteki karşılığını ararsanız sürekli boşa düşen bu tür konuşmalarda örnekler bulabilirsiniz.
Ama bu kadar da boş bir laf olur mu?
Tayyip Erdoğan gibi küresel güçlere kafa tutan, egemen güçlerin düzenini sorgulayan, küresel oyun ve tezgâhları bozup atan bir lidere böyle bir yakıştırma yapmak boş konuşmanın da ötesinde bir haldir.
Bugün uluslararası toplumda bir anket yapılsa ve küresel güçleri en fazla eleştiren lider sorgulansa Erdoğan baş sıralarda çıkar.
‘Dünya beşten büyüktür’ diyen bir lideri egemen güçlere teslim olmakla suçlamak nasıl bir mantıktır?
‘One minute’ çıkışıyla ezberleri bozan bir lideri bu şekilde yaftalamak ne kadar büyük bir tutarsızlıktır?
Egemen güçlerin tezgâhladığı Mısır darbesine en büyük tepkiyi veren bir lideri teslimiyetle suçlamak nasıl bir sığlıktır?
Süper güçlerin Kudüs kararına var gücüyle karşı çıkıp BM’de aslanlar gibi mücadele eden bir lideri eyvallah etmekle eleştirmek ne kadar komik bir iddiadır?
PYD marifetiyle oluşturulmak istenen terör koridoruna kararlı hamlelerle karşı çıkan bir lideri böyle eleştirmek nasıl bir anlam ifade edebilir?
Küresel güçlerin teşvik ettiği hain darbe girişimine bütün varlığıyla karşı koyan bir lideri batılı güçlere teslim olmakla itham etmek ne boş bir iştir?
Dünya mazlumlarına sahip çıkıp küresel güçlere meydan okuyan bir lidere böyle bir suçlamada bulunmak için gerçeklik evreninden kayıp gitmek, hayal âleminde yaşamak gerekir.
Boş konuşmak siyasetçinin ağırlığını ortadan kaldırır.
Napolyon’un dediği gibi ‘az bilgisi olup çok konuşan, parası olmayıp çok harcayana benzer’. Bunun sonu da yalan beyanları tazmin için fon kurmaya kadar gider.
R. Özdenören boş konuşmayı nesnel karşılığı olmayan söz olarak ifade eder. Hatta der ki, “Akıl hastaları da konuşur. Konuşmalarının kendince bir mantığı da vardır. Ama o mantığın nesnel dünyada bir karşılığı yoktur.”
Siyasetçi belâgata elbette önem verecek. Ateşli cümleler, hamaset, retorik siyasi hitabette olmadan olmuyor. Ama belâgat hem güzel hem anlamlı söz söylemektir. Açık ve seçik konuşacaksınız, konuştuklarınız da gerçek dünyada karşılık bulacak şekilde hak ve hakikati yansıtacak. Bu yüzden belâgatten bahsedenler olgunlaşmak, akil baliğ olmakla birlikte ilim sahibi olmaya vurgu yaparlar.
Boş konuşanlar sürekli baltayı taşa vururlar. Yalan ve hakaret boş konuşmaya eşlik ederse o zaman da tazminat cezalarıyla karşılaşırlar.
Erdoğan deyince akla gelen ilk özelliklerden biri küresel güçlere meydan okumak ve mazlumlara sahip çıkmak iken kalkıp da egemen güçlere teslimiyet lakırtısı yapmak için ancak Kılıçdaroğlu olmak gerekir.
Eğer bugün CHP zihniyetinin etkili olduğu eski Türkiye’de yaşasaydık, Suriye’de terör koridoru çoktan kurulurdu. ‘Suriye’de ne işimiz var’ diyen Kılıçdaroğlu zihniyeti Türkiye’yi içe kapar, ABD ve küresel güçler de PYD üzerinden istedikleri senaryoyu hayata geçirirdi.
Bu oyunu bozan lider Erdoğan’dır. Erdoğan’ın kararlı ve dirayetli duruşu ABD’nin çekilme kararı almasının da en temel sebebidir.
Türkiye Zeytin Dalı harekatını veya Fırat Kalkanı operasyonunu egemen güçlere teslim olarak mı yapmıştır? El insaf…