"Temiz siyaset" yapma ve "muhatap alınmaimkânı" da denebilir.
Bir fırsat!
Bir sıçrama tahtası...
Cumhurbaşkanı adaylığı için çok istekli ve hatta hırslı olduğu görülen Kemal Bey'e rakiplerinin önüne geçebilme imkânı verdi aslında Cumhurbaşkanı.
Ve bu sayede toplumun tüm kesimleri tarafından kabul görme ihtimali de...
An itibariyle siyasi hayatının çok önemli bir eşiğinde Kemal Kılıçdaroğlu.
**
Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında sınır ötesine düzenlenecek yeni askeri harekattan bahsederken "Türkiye'nin meşru güvenlik adımlarına bakalım kimler destek verecek" diye sordu.
Bu ifade, dışarıdaki muhataplar kadar içeridekilere de bir meydan okuma içeriyor.
Ama asıl hodri meydan devamında ana muhalefet liderine geldi.
Kılıçdaroğlu'na birkaç soru sormak istediğini söyleyen Erdoğan, Kemal Bey'i öyle bir çekti ki mindere, kaçışı yok!
Ya bu sorulara samimiyetle cevap verecek Kılıçdaroğlu.
Ya yeni iftiralar, sahte evraklar, bayat FETÖ yalanları bulacak...
**
"Kılıçdaroğlu'na birkaç soru sormak istiyorum" diyerek başladı Cumhurbaşkanı peşreve.
Koyduğu kriterlerle rakibinin elini kolunu fena bağladı:
"Bu sorulara öyle kıvırtarak, laf çevirerek, yuvarlak sözler ederek değil, kesin, kati, net cevap vermesini bekliyorum. Şayet bu delikanlılığı yaparsa kendisini siyaseten ve tıbben mazur görmekten vazgeçip muhatap almaya başlayabiliriz".
"Birinci soru; PKK'dan YPG'ye bölücü terör örgütünün bütün unsurlarını, DHKP-C'den TİKKO'ya, FETÖ'den DEAŞ'a tüm terör örgütlerini, siyasi uzantıları, medya destekçileri, yurt dışında bağlantılarıyla birlikte en şiddetli şekilde lanetliyor mu lanetlemiyor mu?
İkinci soru; Türkiye'nin PKK ve YPG'ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekliyor mu desteklemiyor mu?
Üçüncü soru; İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği tartışmalarında bir kez daha ortaya çıkan, Batı'nın terör örgütlerine ve ülkemizin milli çıkarlarına yönelik riyakâr tutumuna karşı kendi devletinin izlediği politikaların yanında mı değil mi?
Dördüncü soru; Türkiye'nin Akdeniz ve Ege'de, sınır hattından kalıcı ekonomik bölgeler oluşturma çabalarına kadar verdiği milli mücadelede, ülkesinin safında mı karşımızdakilerin safında mı?
Beşinci soru; Dünyanın salgın ve savaş sebebiyle yaşadığı krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye en azından ilkesel düzeyde destek veriyor mu vermiyor mu?
Altıncı soru; Mahkeme kararları ve kurum açıklamalarıyla yalan olduğu tescillenmiş iddiaları bir kenara bırakıp, siyaseti ülkenin ve milletin adil çıkarları üzerinden yürütmeye var mı yok mu?
Yedinci soru; Siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hazırlatmak ve onaylatmak yerine kendi partisinin mensuplarıyla ve ülke kamuoyuyla belirlemeye yönelecek mi yönelmeyecek mi?
Sekizinci soru; Bin yıldır, kanlarımızla sulayarak, ebedi vatanımız haline getirdiğimiz bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla asil bir devletin evladı gibi hareket etmeyi kabul ediyor mu etmiyor mu?
Dokuzuncu soru; Partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüyor mu düşünmüyor mu?
Onuncu soru; Yüreği yetip 2023'te cumhurbaşkanı adayı olacak mı olmayacak mı?"
**
Soruların her biri bir turnusol kâğıdı.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun şimdiye kadar top çevirdiği, bir öyle bir böyle dediği, İzmir'de başka Van'da başka konuştuğu, mutfakta başka yuvarlak masada başka olduğu, milliyetçi oylara oynarken mutedil, Batılı büyükelçilere tekmil verirken "münasip" kişi pozu kestiği konular...
Onu dünkü gibi bir sıkıştıran, mindere çeken olmadığı için de serbest serbest dolaşıp gevşek gevşek konuştuğu alanlar...
Ama artık bitti.
Yakayı ele verdi Kemal Bey.
Artık bütün gözler, bütün spotlar üzerinde.
Mikrofonlar fısıltısını bile kaydeder.
Soruların her biri tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanıyor.
Cevap vermezse de renk verecek Kılıçdaroğlu.
Çünkü dün ona şu da söylendi:
"Eğer bu soruların cevaplarını milletimizin huzurunda, Bay Kemal dikkat, amasız, fakatsız, lakinsiz, samimiyetle ve açık bir şekilde verirse biraz önce de söylediğim gibi kendisiyle ilgili tutumuzu gözden geçireceğiz. Aksi takdirde 'yalancıdan siyasetçi olmaz' demeye, 'yalancıdan genel başkan olmaz' demeye, 'gavurun kılıcını çalandan adam olmaz' demeye, 'kendi ülkesini başkalarına şikayet edenden vatandaş olmaz' demeye, 'karikatür tiplerin hezeyanlarına millet mahkum edilmez' demeye, 'kifayetsiz muhterislere ülke teslim edilmez' demeye devam edeceğiz."
CHP kurmayları, FETÖ firarileri ve Batılı misyon şefleri harıl harıl ders çalışıyor olmalı.