İkinci turda Cumhur İttifakının adayı Erdoğan'ı destekleyeceğini açıklayan Sinan Oğan'ın aldığı 5,17'lik oyların önemli bir bölümünü muhtemelen "mülteci karşıtlığı" oluşturuyor.
Nereden biliyoruz bunu?
Kamuoyu araştırmalarından, Oğan'ın karar konuşmasında konuya yaptığı vurgudan, yüzde 2,23 oranında oy alan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın mülteci düşmanlığından başka siyasi sermayesinin olmamasından...
Öte yandan Suriye iç savaşının başladığı 2012'den beri sınırlarımıza dayanan Suriyelilerin, Türkiye iç siyasetinde baskı oluşturduğu da bir gerçek.
Muhalefet partileri konunun üzerinde hunharca sörf yapsa da gözden kaçırılmaması gereken, incelikle yönetilen noktalar var.
Önce şunu tespit edelim.
Şükür ki toplumumuzda bir "mülteci düşmanlığı" yok. Ama bir rahatsızlık oluştuğu açık. Ekonomik zorlukların arttığı döneme denk gelen, bazılarının "merhamet yorgunluğu" diye tarif ettiği tahammülün azaldığı bir zorlanma hali...
Bu yorgunluğu öfkeye, nefrete, korkuya dönüştürmek, toplumsal huzuru bozmak amacıyla sürekli kaşımak siyaset değildir olamaz. Buradan Türkiye'ye bir fayda gelmez. Destekçisi de olmaz. Ümit Özdağ'ın iktidara geleceğim deyip aldığı oyun düşüklüğü, sokağa çıktığında halktan gördüğü tepki bunun bir delili sayılabilir.
Siyasetçiler Suriyeliler, sığınmacılar konusunda politika üretebilir, geri dönüşlerle ilgili tepkileri talepleri dile getirebilir elbette ama yabancı istihbarat örgütlerinin oyununa gelmemesi lazım gelir.
FAY HATTI AÇILMAK İSTENİYOR, DİKKAT!
Daha önce Türk-Kürt, laik-dindar, Alevi-Sünni diye oluşturulan toplumsal fay hatları artık işlemiyor.
Bilakis Erdoğan'ın yıllardır 81 ili dolaşarak pekiştirdiği toplumsal sözleşmenin kıymetini bilmek gerekir.
"Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak, bir olacağız, diri olacağız, birlikte Türkiye olacağız" ahdi toplumsal kardeşliğin yeni sözleri.
Ama birilerinin Türkiyeliler-Suriyeliler fay hattı oluşturmaya çalıştığını da görmek ve tedbirli dikkatli olmak gerekir.
Bu noktada duralım ve kim ne yapıyor bakalım.
Devletin ve cumhurun başı Erdoğan, sığınmacılar konusunda ne yapıyor? Rakamlar ne diyor?
Kılıçdaroğlu'nun dediği, "Türkiye'de 10 milyon sığınmacı var, 10 milyon daha getirecek" iddiası doğru olabilir mi?
RAKAMLAR KILIÇDAROĞLU'NU YALANLIYOR
İlk gerçek şu: Rakamlar, istatistikler Kılıçdaroğlu'nu doğrulamıyor.
Kılıçdaroğlu da bunu biliyor ama seçmeni yeterince korkutursa, Oğan'a giden oyların kendisine geleceğini düşünüyor.
Kılıçdaroğlu daha dün akşam, "10 milyon sığınmacı var, 30 milyon daha gelecek" diyerek korku siyasetinde el yükseltti.
Şimdi rakamlar konuşsun.
Ulusal-uluslararası kuruluşların, STK'ların rakamlarına göre, Türkiye'deki yabancı uyruklu sayısı 5,5 milyon.
2011'den itibaren Türkiye'ye giren 5,5 milyon Suriyelinin 3,5 milyonu halihazırda burada.
Mülteciler.org sitesinin, 19 Nisan 2023 tarihli verilerine göre, yılbaşından itibaren 125 bin kişi azalmış. 3 milyon 411 bin 29 kişi olmuş.
Zaten 2018'den itibaren Türkiye'ye yeni giriş yok. Sınırlar sımsıkı kapalı.
Ve başından bu yana geri dönüşlerin toplamı yarım milyonu çoktan aşmış. Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre tam rakam 554 bin 107.
Ve demografik dağılım... Türkiye'deki Suriyelilerin yüzde 72'si kadın ve çocuklardan oluşuyor.
Okul yaşındaki çocukların 900 bini okulda ama 432 bini okul dışında.
Daha önce defalarca bilinçli bir yalanı dolaşıma sokmuştu Kılıçdaroğlu. "Suriyeliler istedikleri üniversiteye sınavsız giriyor, sınavsız doktor oluyor" şeklinde. Hakikat öyle değil tabi. Yalan.
Hakikat şu.
YÖK'ün şartlarına bağlı ve sınavlı olarak Türkiye'deki üniversitelerde okuyan Suriyeli sayısı 48 bin 192.
Ticaret Bakanlığına kayıtlı sahibi Suriyeli olan işyeri sayısı 15 bin.
Suriyelilerin 1 milyona yakını ekonomik hayatın içinde. Türklerin çalışmadığı işlerde istihdam edildiklerini, tarlada tapanda çarkların bu sayede döndüğünü bilhassa meselenin tüm boyutlarını iyi bilenler söylüyor.
Bir yanlışı daha düzeltelim.
Asayiş sorunu nedeniyle 2016'dan 2022'ye sınır dışı edilenlerin sayısı 20 binden fazla. 3 buçuk milyona kıyaslandığında rakamı düşük buluyor uzmanlar.
1 MİLYON SURİYELİ YAKINDA DÖNÜYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da yıllardır tekrarladığı gibi Suriye'nin kuzeyinde oluşturulan güvenli bölgede şartlar olgunlaştıkça gönüllü geri dönüşler daha da hızlanacak.
Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla şu ana kadar yüz bine yakın briket ev yapıldı güvenli bölgede.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sığınmacıların dönüşünü Kılıçdaroğlu gibi son dakika ortaya atmadı.
İlk olarak 2019'da Fırat'ın doğusunda inşa edilecek yerleşim yerlerine 2 milyon sığınmacıyı döndürme planını BM Genel Kurulu'na sundu.
Bu plana göre 32 kilometre derinliğindeki şeritte ilk etapta 1 milyon sığınmacı için 10 ilçe ve 140 köy inşa edilecek, 2. aşamada ise M-4 yolunun altından Deyrez-Zor'a kadar olan alana 1 milyon sığınmacı yerleştirilecekti. Ancak BM ve Avrupa ülkeleri bu planın mali askeri boyutunu desteklemedi ve Türkiye bu sorunla bir kez daha baş başa bırakıldı.
2020'de şekillenen, 3 Mayıs 2022'de adı konularak çok boyutlu çalışmalarına başlanan, 1 milyon Suriyelinin Suriye'ye gönüllü dönüşünü sağlayacak konut projesinde ilk kazma haftaya vuruluyor.
Finansmanı Katar Vakfı ile yerli-yabancı STK'lar sağlayacak.
DÖRT KOLDAN DİPLOMASİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye iç savaşının sonlanması için etkili bir diplomasi yürütüyor. Bir yandan Şam yönetimiyle ilişkilerin tesisi, diğer yandan Rusya ve İran'ın da katılımıyla çoklu diplomatik çabalar sürüyor.
KEMAL BEY'İN SIĞINMACI HATASI
Kılıçdaroğlu ise, "Esat ile konuşup hepsini geri göndereceğiz" diyor ama nasıl ve hangi takvimde yapacağını anlatmıyor.
Öte yandan iktidara geldiğinde, Mehmetçiğin güvenli bölgeden geri çekileceğini de söylüyor Kemal Bey. PKK'nın da bunu istediği gerçeğini şimdilik bir kenara bırakalım. Ama şu gerçeği hatırlatalım.
Türkiye kuzey Suriye'den çekilirse, bölgedeki sayıları milyonları bulan Türkmenler, Kürtler ve Araplar PKK-YPG teröründen kaçmak için sınırımıza dayanacak.
Buradakileri geri gönderemediği gibi güvenli bölgede Türkiye'nin gölgesinde hayata tutunan milyonlarca Suriyelinin Türkiye sınırına dayanmasına sebep olacak Kılıçdaroğlu.