Türk-Kürt kardeşliği için Erdoğan liderliği hayatî önemdedir.
CHP zihniyetinin hâkim olduğu vesayetçi yapı, Kürt kardeşlerimizin kendi devletlerine düşman olması için neredeyse elinden gelen her şeyi yaptı. Özellikle askeri darbe dönemleri sonrasında, bilhassa 12 Eylül 1980’den sonra başta Diyarbakır cezaevindeki işkenceler, köy yakmalar olmak üzere PKK’nın peydahlanması için en ağır tahrikler, provokasyonlar tezgâhlandı.
CHP zihniyetinin çözüm adına yaptığı; “inkar”, “yok sayma”, “hiçbir şey yapmama” ve “şiddet-baskı” uygulamaktan ibaretti.
Mesela AK Parti, herkesin ana dilini konuşması, ana dilini öğrenmesi, ana dilinde yayın yapması gibi en insani hakları savunurken, CHP bunlara “bölücülük” deyip karşı çıktı.
Kürt vatandaşlarımıza ilk defa Erdoğan, ilk defa AK Parti insanca, kardeşçe bir el uzattı. Samimi yaklaşımın karşılığını da gördü. AK Parti girdiği ilk seçimden itibaren Kürt siyasi hareketinin partilerinden daha fazla Kürt milletvekili çıkardı.
AK Parti’ye kadar hiçbir parti çözüm için devreye giremedi. İnisiyatif almak isteyenlere de ağır siyasî bedeller ödettirildi. Hele sağ iktidarların Kürt kardeşlerimizin meselelerini çözmesi hiç istenmedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, iktidara gelmesinin hemen ardından OHAL’in kaldırılması, DGM’lerin kapatılması, Kürtçe dil kursları açılması, yaşayan diller enstitüsü kurulması ve TRT Şeş’in yayına başlaması gibi ileri adımlar atıldı. Köye dönüşte engeller kaldırıldı, bölge illerine yapılan uçak seferleri arttırıldı. Yerleşim yerlerinin adlarının değiştirilmesine imkân sağlandı.
Erdoğan kazanmalı. Çünkü Kürt kardeşlerimizin büyük çoğunluğunun gönlüne giren ilk lider odur. Onu seven Kürt çoğunluğu kalpten seviyor. Düşünebiliyor musunuz, bir Rizeliye milyonlarca Kürt dualar ediyor. Vatanın birliği, milletin dirliği için bundan daha büyük teminat olabilir mi?
Çözüm Süreci olarak başlatılan demokratikleşme hamlesinde de Erdoğan samimiydi. PKK verdiği hiçbir sözü tutmadı. Silah bırakmadı, sınırlarımızı terk etmedi.
Habur’daki kepazelik, Oslo ile ilgili tertipler, provokasyonlar da gösterdi ki PKK’nın en büyük destekçisi 15 Temmuz ihanetinin hazırlayıcısı FETÖ idi. Paris'te üç PKK'lı kadının öldürülmesindeki FETÖ parmağı bugün ortaya çıktı.
PKK da aynı ihanetin ikinci kolu olarak Kuzey Suriye’deki Batı tertiplerini fırsata çevirmek istedi. Diyarbakır Sur’da, Cizre’de, Silopi’de hendeklerle Büyük Kürdistan kuracağını zannetti.
Kobani için 6-8 Ekim tarihlerinde yapılan gösterilerde ve ortaya çıkan şiddet olaylarında 41 kişi hayatını kaybetti. Yüksekova'da çarşı iznine çıkan iki asker arkadan vuruldu, Bingöl'de Emniyet Müdürü'ne saldırı düzenlendi
Eğer Kürt kardeşlerimiz, Erdoğan’ın “biz meselemizi yabancılarla değil kendimiz çözeriz” kararındaki samimiyetine inanmasaydı bu topraklarda iç savaş çıkardı.
Kürt vicdanında en büyük kırılma hendeklerle, çukurlarla oldu. Selahattin Demirtaş cezaevinde olacak, Kılıçdaroğlu’nun “durun yapmayın, kent merkezine girilmesin” telaşına rağmen Afrin harekâtı başarıyla sonuçlanacak ve isyan çıkmayacak…
Bu, Erdoğan’a olan güvendendir. Harekâtın, Kürtlere karşı değil, PKK’ya, Amerikan işbirliğine karşı yapıldığına inanılmasındandır…
24 Haziran’da hep beraber göreceğiz -inşallah- Kürt vatandaşlarımız; kendilerine zulmeden CHP zihniyetine, FETÖ’yü seçim bildirgelerine bile almayanlara, PKK’nın siyasî taşeronlarına yüz vermeyecektir.
Dualar ettikleri, samimiyetine inandıkları Erdoğan’ı kazandıracaklardır.
Türk-Kürt kardeşliğinin sağlam iradesi varken bu tarihî fırsatı kaçırmayacaklardır…