Geçtiğimiz 12 Haziran’daki yazımda, 12 Eylül darbesi öncesiyle ilgili bir anımı anlatmıştım. Ülkedeki kamplaşmanın, kutuplaşmanın iyi bir gidiş olmadığını düşünen sağcı ve solcu aydınların bana gelip “Ülkedeki kamplaşmanın, kutuplaşmanın son bulması için Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’in barışması gerekir. Demirel de Ecevit de sana güvenir; sana saygı gösterir. Onları ancak sen bir araya getirebilirsin” dediklerini aktarmıştım.
Bu yazımdan bir gün sonra CHP’nin yayın organı Halk TV’nin yorumcusu Can Ataklı, Sözcü gazetesinin internet sitesinde okuduğum yazısında, ülkedeki kamplaşmanın, kutuplaşmanın son bulması amacıyla Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir araya getirmem için bana çağrı yapmıştı.
Neden hatırlattım bunları?
Çünkü şimdilerde Aydın Doğan’ın sözcüsü Ertuğrul Özkök, “Tayyip Erdoğan iktidarı İsrail’le, Rusya’yla barıştığı gibi bizimle de barışsın; ülkedeki kamplaşmanın, kutuplaşmanın son bulması için bizimle de bir araya gelsin” şeklinde çağrılar yapıyor.
Evet, ilk kez benim dile getirdiğim gibi, ülkedeki kamplaşmanın, kutuplaşmanın son bulması için siyasi görüşleri farklı kesimler barışmalı.
Bunun için de başta AK Parti ile CHP olmak üzere, siyasi görüşleri farklı kesimlerin temsilcileri bir araya gelip buluşmalı.
Hüseyin Gülerce gibi muhafazakar yazarların bu konudaki önerisi şu ki, siyasi görüşleri farklı kesimler arasında kurulacak gönül köprüsünü gönül adamları oluşturmalı.
Durum bu olunca bana, “2000 yılında muhafazakarlardan sosyalistlere kadar siyasi görüşleri farklı kesimler bir araya gelip, gönüllerin cumhurbaşkanı diyerek, seni cumhurbaşkanlığına aday göstermişlerdi. Böylesine farklı kesimleri bir araya getirebildiğine göre, şimdi de farklı kesimleri bir araya getirmekte sana görev düşüyor” diyenlerin sayısı arttıkça artıyor.
Bu konudaki temaslarımın sonucunda şunu özellikle belirtmem gerekiyor.
Ülkedeki kutuplaşmanın, kamplaşmanın son bulması için siyasi görüşleri farklı kesimlerin bir araya gelip barışmasına kimse itiraz etmiyor.
Ama işin içine Ertuğrul Özkök’ün dile getirdiği Tayyip Erdoğan ile Aydın Doğan’ın barışması önerisi girince, buna muhafazakar kesimin yazarlarının, aydınlarının, kanaat önderlerinin tamamına yakını itiraz ediyor.
Çünkü onlar Aydın Doğan’a hiç itimat etmiyor.
Dahası, onlar Aydın Doğan ile sağ kolu Ertuğrul Özkök ve sol kolu Zafer Mutlu’yu şeytan üçgeni olarak görüyor!
Zira onlar için Aydın Doğan demek, tokmak Aydın Doğan’ın elinde, davul başbakanların boynunda ülkenin yönetilmesi demek!
Onlar için Aydın Doğan demek, milletin seçtiği başbakanlara tepeden bakmak, milletin işbaşına getirdiği hükümetlere şantaj yapmak demek!
Onlar için Aydın Doğan demek, delikanlıların yanında değil, eli kanlıların yanında saf tutmak demek!
Onlar için Aydın Doğan demek, darbecilik demek.
Onlar için Aydın Doğan demek, haksız kazanççılık, haramcılık demek.
Onlar için Aydın Doğan demek, başörtüsü düşmanlığı, inanç düşmanlığı demek.
Onlar için Aydın Doğan demek, “Tayyip muhtar bile olamaz” gibi manşetler demek.
Onlar için Aydın Doğan demek, Tayyip Erdoğan dostluk elini her uzattığında onu arkadan vurmak demek.
İşte bu nedenle onlar diyorlar ki, Tayyip Erdoğan yine dostluk elini uzatırsa, Aydın Doğan tarafından ilk fırsatta arkadan vurulmayacağını nasıl bilecek?
Tayyip Erdoğan’ın Aydın Doğan’la barışmasını isteyen, Tayyip Erdoğan’a bu güvenceyi nasıl verecek?