Rusya, Ukrayna'nın kendine bitişik bölgesini ilhak etmek üzere adımını attı.
Putin, gerekçelerini açıklarken, NATO tarafından kuşatılmışlıktan öte geçti. Çarlık Rusya'sına göndermeler yaptı.
Sovyetler dağıldıktan sonra Varşova Paktı da bitti. Ama NATO,
Romanya, Polonya, Letonya, Litvanya ve Estonya'nın üyelikleri ile Rusya'ya doğru genişledi.
Rusya bu tehdidin, Ukrayna'nın da NATO'ya üye olması durumunda tahammül edemeyeceği noktaya gelmesine dur demek diyor.
Putin'in hatası; Çarlık Rusya'sının hayallerine dalması, Karadeniz'de Osmanlı ile mücadele ettiklerinden dem vurmasıdır.
Karşısında ABD ve AB varken, yani NATO ile başı dertte iken Rusya'nın; Türk Cumhuriyetlerini üstü örtülü tehdit etmesi, Türkiye ile iyi ilişkilerin olduğu bir dönemde bizim kulağımıza da kar suyu kaçırmasının stratejik faydası nedir?
Kaldı ki Rusya, 57 üyesi bulunan İslam İş Birliği Teşkilatı'nın; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Kıbrıs Türk Devleti adıyla), Bosna-Hersek, Orta Afrika Cumhuriyeti, Tayland ile birlikte 5 Gözlemci Ülkesinden biridir.
Gelelim Batı dünyasının Rusya ile olan meselesine.
ABD ve AB'nin Rusya'yı açıktan bir tehdit olarak ilan etmesi, 2. Dünya Savaşı şartlarının artık tamamen yok olduğunu anlatıyor.
Şu anda Putin, inisiyatif sahibi olarak gözüküyor.
Biden ve AB liderleri ringde gardı düşmüş boksör gibi sallanıyorlar.
ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin Putin'in işgal hamlesi karşısında ilan ettikleri yaptırımlara, herkes dağ fare doğurdu, diyor.
Bu bir taktik midir?
Rusya tuzağa mı çekilmiştir?
Yeni dünya dengelerinde Rusya, Çin ve Afrika'ya yer mi açılmaktadır?
Ortada bir güven problemi var.
Avrupa'dakiler birbirine, ABD Avrupa'dakilere, Ukrayna hiçbirine güvenemiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 yıldır Batılı liderlerin hepsinin gerçek yüzünü gördü.
Çok şükür Erdoğan gibi bir liderimiz var. (Böyle bir durumda yönetimin başında Kılıçdaroğlu ve şürekâsının olduğunu düşününüz. S-400'leri geri veriyoruz, Suriye'den çıkıyoruz. PKK'lılara ve FETÖ'cülere af getiriliyor. Meral Akşener, Demirtaş ile kahvaltıya oturmuş, falan filan.)
Görüştüğü liderler Erdoğan için, "sözüne sadık, güvenilir, dürüst" tanımlaması yapıyor. Son Afrika ziyaretinde gördük, reel dış politika kazanımları yanında gönül köprüleri kuruyor. (Siz bakmayın yuvarlak masada yüzde 1'lik vefasız takımının atıp tutmalarına.)
Düşününüz şu hengâmede hem Rusya'nın hem Ukrayna'nın liderleri ile görüşebilen sadece o var.
Hem NATO üyesi olarak alınacak kararlara imza atacağız, hem Rusya ile ilişkileri bozmayacağız, hem de asıl Türkiye'nin konumunu koruyacak, güçlendireceğiz.
Tam liderlik gerektiren günlerin içerisinden geçiyoruz.
15 Temmuz FETÖ hain darbe girişi dâhil zor günlerden biz hep Erdoğan'ın liderliği ile geçtik.
Allah'ın izni ile yine başaracağız.
Çünkü biliyoruz ki, Karadeniz'de, Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğu'da, Kuzey Afrika'da Suriye'de, Irak'taki bütün olup bitende asıl hesap, Türkiye'nin önünü kesmektir.