Meseleye vicdani ve mantık açısından bakalım.
Bu seçim ülkemiz, insanımız için yapılıyor.
Ülkemiz için ne istiyoruz?
Seçeceğimiz aday milletimize güven vermeli. Denenmiş, başarısı kanıtlanmış olmalı.
Erdoğan mı güvenilir, Kılıçdaroğlu mu?
Vicdan girsin, cevabı verirken devreye.
Erdoğan 20 yıldır fırtınalı bir denizde gemiyi karaya oturtmadan, kayalara bindirmeden idare ediyor.
Darbeler Türkiye'sinden, vesayet ağalarının ceberut yönetiminden, katılımın yüzde 88'lere geldiği bir seçim atmosferi sağladı.
Milli Güvenlik Kurulu toplantıları yapılır, bütün televizyon kanalları yayın araçlarını Çankaya köşkünün kapısına dayardı.
Asker etkiliydi, cuntacıların sözü geçerdi. Malum medya, manşetlerini bile generallere attırırdı... Hepsini bitirdi.
Sözünün eri çıktı.
20 yıldır seçim zaferleri ile sevenlerinin gönlünde taht kurdu.
Cumhur İttifakı ile gönül beraberliğini sağladı, bir ahenkli çalışma zemininde kırmadan dökmeden yol arkadaşlığı yapıyorlar.
Erdoğan güven veren, güven duyulan bir lider.
Kılıçdaroğlu; hiçbir başarısı yok. Sadece Deniz Baykal'ın FETÖ kaset darbesi ile siyaset sahnesine ittirilmişliği var.
Biden'ın proje elemanı olarak anılıyor.
Hiçbir seçim başarısı yok. Büyük şehirlerin belediye başkanları, bir tepkinin sonucu olarak CHP'de.
Ancak Kılıçdaroğlu'nun hiçbir iddiasına destek olacak icraatları, başarıları yok...
Başında olduğu muhalefet ittifakı kavgalı ev gibi. Kendisini aday yaparken gönül almadı, dayattı, baskıladı, Akşener'i masadan kaldırıp hakaret ve küfürler eşliğinde masaya döndürdü.
Ümit Özdağ'a başka, HDP'ye başka konuşarak ilkesiz ve koltuk hastası bir portre çizen Kılıçdaroğlu'na millet niye güvensin?
Yüzde 1'lik partilere 40 milletvekili veren Kılıçdaroğlu'nun siyasî bir iradesi olabilir mi?
İstikrar bozulmamalı diyoruz. Cumhur İttifakı Meclis'te 323 milletvekili ile çoğunluğu kazanmışken, Kılıçdaroğlu istikrar sağlayabilir mi?
İç ve dış güvenliğimiz sağlanmalı diyoruz.
Erdoğan mı sağlar bunu, Kılıçdaroğlu mu?
İç güvenlik deyince terör örgütleriyle kararlı mücadeleden bahsetmeliyiz.
Hemen hatırlatalım.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ı –tövbe tövbe- FETÖ'ye yardım etmekle suçluyor.
Yahu FETÖ ile en iyi mücadeleyi, 2012'den beri üstelik önceleri yalnız başına yapan Erdoğan. FETÖ'yü devlet içinden temizleyen, belini kıran, darmadağın eden Erdoğan...
Kılıçdaroğlu ise 15 Temmuz ihanetinden 5 ay önce, FETÖ elebaşı için "mazlumun yanında olacağız" diyen adam.
FETÖ'nün bütün hamlelerinde onlarla CHP Genel merkezinde, bizzat ABD'ye giderek orada görüşen ardam.
PKK bölücü terör örgütü ile mücadeleye gelince.
Türkiye içinde 70 terörist kalmış. Suriye ila aramıza duvarlar çekilmiş, sınır ötesi harekâtlarla güvenliğimiz için en kararlı adımlar atılmış. Teröristler mağaralardan başını çıkaramaz hale gelmiş.
Kılıçdaroğlu ise PKK'nın siyasi partisi ile flört ediyor. Onlara özerklik vaatleri, hapishaneleri boşaltma sözleri veriyor. Demirtaş'ı serbest bırakmak için oy istiyor. Kandil'deki terör elebaşları "Oyunuzu Kılıçdaroğlu'na verin" videoları çekip duruyor.
Erdoğan, Milli Savunma sanayindeki büyük hamlelerle milletimize en büyük güveni veriyor.
Tabur basan PKK teröristlerini, İHA'larla SİHA'larla sildi süpürdü. Azerbaycan'da Karabağ özgürlüğüne kavuştu. Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta Büyük Türkiye var.
Kılıçdaroğlu? "Afrin'e girilmesin", "YPG bize mi saldıracak?", "Maalesef Türkiye Azerbaycan'a asker gönderiyor..."
Kılıçdaroğlu'nun bırakın güven vermeyi, milli güvenliğimiz için bir tehdit oluşturduğunu görmek istemeyen, insafsızdır.
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Kılıçdaroğlu'nu isterken Erdoğan'a karşı açıktan tavır koyuyorlar.
Bu da mı gözleri açmayacak?
Erdoğan millete yaslanıyor. Kılıçdaroğlu küresel güçlere dayanıyor.
Hangisine güveneceğiz? Elbette Erdoğan'a.
Sultanahmet de müze olsun diyenler değil, Ayasofya'nın zincirlerini kıran Erdoğan kazanmalı.
28 Mayıs'ta Büyük Türkiye için oyumuz elbet Erdoğan'a...