Erdoğan hep malum odakların hedefindeki isim oldu.
"AK Parti'siz Türkiye!" amaçlarının tutmadığını/tutmayacağını gören malum çevreler çareyi "Erdoğan'sız AK Parti!" senaryosunda aradılar.
Böylelikle AK Parti'nin başına istedikleri birini geçirip, Türkiye'yi bu kez AK Parti üzerinden diledikleri gibi yöneteceklerdi.
Birilerinin "Hem İslâmcı, hem Batı'yla uyumlu lider!" dedikleri şey, işte bu senaryonun bizim mahalleye uyarlanmış versiyonuydu.
AK Parti'nin içine çeşitli kez değişik kılıflarla hamle yaptılar.
Erdoğan'ı liderlikten uzaklaştırmak için çok ciddi ve sistematik bir algı operasyonuna giriştiler.
Oluşturmak istedikleri algı şuydu:
"Erdoğan otoriter bir lider. Giderek diktatör olmaya yöneliyor. Tek adam rejimi kurmaya çalışıyor. Batı'ya da düşman bir İslâmcı. Türkiye'yi AB mihverinden kopartmaya çalışıyor."
Bu imal edilmiş söylem ilkin Erdoğan düşmanlığıyla malul çevreler tarafından tedavüle sokuldu.
"Diktatör Erdoğan!" söylemi dilden dile dolaştırıldı.
"Tek adam rejimi!" zihinlere kazınmak istendi.
"Seni Başkan seçtirmeyeceğiz!" mottosu bu imal edilmiş "diktatörlük!" söyleminin ifadesiydi.
Gezi sürecinden başlayarak bizim mahallemizde de ilkin bu söylem kılıflanmış bir kurnazlıkla seslendirilmeye başlandı.
İlkin "Erdoğan'ın üslubu" üzerine odaklanan suret-i haktan eleştiriler başladı.
"Erdoğan'ın üslubu çok sert, dışlayıcı, kırıcı ve ötekileştirici. Erdoğan'ın dili uzlaşmacı değil, kutuplaştırıcı ve çatıştırıcı. O yüzden AK Parti'ye de ülkeye de zarar veriyor!" biçimindeki tespit görünümlü eleştiriler giderek homurtuya dönüştü.
Sadece gezi sürecinde değil, 17/25 Aralık sürecinde de Erdoğan'ı yalnız bırakanlar aslında bu süreçlerde Erdoğan'ın tasfiyesiyle sonuçlanacak operasyonun akıbetine odaklanmışlardı.
Dolayısıyla, kendilerinden kaynaklı ama medyada başkaları tarafından dile getirilen bu lidere yönelik eleştiriler onların siyaseten elini güçlendirecek nitelikte görülüyordu.
Lakin devran değişip halkın desteğiyle Erdoğan tekrar güç kazandığında şartlar değişti.
Bu kez kendileri siyaseten güçsüz düştüler.
Dahası dışarıda kaldılar.
Bu kez yitirdikleri eski iktidarlarını kazanmak için fitne kazanını kaynatmaya başladılar.
"AK Parti'nin fabrika ayarlarından koptuğu!" eleştirisine eşlik eden "Erdoğan giderek tek adama dönüştü, AK Parti'de istişare ve ortak akıl kalmadı!" söylemleri daha yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.
"AK Parti'nin tekrar fabrika ayarlarına dönmesi!" çağrısı, aslında "Erdoğan'ın tasfiyesi"ni amaçlayan bir projeye içkindi.
Ancak bu proje, bu tarz kulağa hoş gelen bir söyleme dönüştürüldü.
AK Parti'nin liderinden kopartılarak ele geçirilmesi projesinin başarıya ulaşabileceği ihtimali bir dönem o birilerini pek memnun etti.
AB liderlerinden yapılan açıklamalar, "Hem İslâmcı, hem Batı'yla uyumlu!" anlayışın AK Parti açısından ne anlama geldiğinin aleni bir ispatıydı aslında.
AB sözcülerinin, "Muhatabımız Erdoğan değildir, olamaz!" derkenki amaçları besbelliydi.
Bu "Erdoğan'sız AK Parti!" senaryosu çok şükür boşa çıkartıldı.
Referandum sürecinde kimlerin hangi safta durduğu net bir biçimde görüldü.
Şimdi o birileri daha pervasız bir dille Erdoğan'a saldırmaya başladılar.
Sadece pervasız değil, küstah ve kaba bir dille yaptıkları eleştiriler asla iyi niyetli değil.
Erdoğan düşmanlarının, Erdoğan üzerine boca ettikleri tüm kötülükleri Erdoğan'a mal eden bu dost kılıklı zevat şunu bilsin ki; biz, onların oyunlarının farkındayız.
Utanmadan ve sıkılmadan Erdoğan'ı "bütün kötülüklerin müsebbibi" olarak gösteriyorlar.
"Adalet yürüyüşçüleri"nin dediklerini söylüyorlar!
Erdoğan'ın ülkeyi "adalet" ve "özgürlük" açısından felakete sürüklediğini, ayrıca AK Parti'yi de küçültmeye başladığını iddia ediyorlar!
Erdoğan'ın kendisine ters düşünceler açıklayan veya kendisini eleştiren herkesi "düşman/ihanetçi!" gibi gördüğünü iddia ediyorlar!
Bu cümleden olarak, kendi arkadaşlarını bile başka gazetelerde yazıyor olsalar dahi patronları üzerinde baskı kurarak attırdığını söylüyorlar!
Çare olarak önerdikleri şu:
"Erdoğan gitmeli! Yerine hem İslâmcı, hem Batı ile uyumlu biri gelmeli! Aksi takdirde 2019'da AK Parti temelli kaybeder!"
***
Kuruldukları gazete köşelerinden Erdoğan üzerinden AK Parti'nin içine hamle yapma kararı alanlar bilsinler ki bu yaptıkları asla dostlukla bağdaşmıyor.
Dostane eleştirilere sonuna kadar eyvallah, lakin liderimize yönelik bu kirli algı operasyonuna ve suçlamalara sessiz kalmayacağımızı da bilmelerini isteriz.
"Erdoğansız AK Parti!" oyununun tüm figüranları bilsinler ki hevesleri kursaklarında kalacaktır.