"Küresel üst akıl” stratejilerinde Türkiye ile Latin Amerika arasında gizli bir bağ vardır. Soğuk Savaş yıllarında CIA güdümlü askeri darbelerin “pişirilmesi” ve “bizim çocuklar” kadrolarının kurulmasından bu yana yaşanılan bir gerçek... Misal, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında yaşanılanları, anlamak için 1973 Şili Darbesi’ni incelemeniz yeterlidir. İşkence metotlarının bile aynı eğitim kampından çıktığı, günümüz gençliğinin tam anlayamayacağı çok özel bir çağdan söz ediyorum...
Wall Street’teki finans oligarşisi hırsızlarının yarattığı 2008 Krizi sonrasında “küresel güçlerin” gerilemesiyle kendine rota bulan iki ulus, aynı komplolarla karşılaştı, bu bir tesadüf olabilir mi?
Erdoğan ve “eski dostu” Brezilya eski Cumhurbaşkanı Lula’nın, küresel güçlerin dişleri dökülmese bile tırnaklarının törpülendiği bir dönemde yakaladıkları yükseliş ivmesinin hesabının sorulmaya çalışıldığı bir süreç yaşıyoruz...
Gezi Parkı olayları... 17-25 Aralık Darbe Girişimi... PKK terörüne açık destek... Suriye/Irak savaşlarının sert rüzgarları... Emperyalizm, sürekli Türkiye’yi, tekrar vesayetin kahredici baskılarına sürükleyecek yollar arıyor...
Başaramadı... 7 Haziran gecesi ümitlenir gibi oldu, 1 Kasım’da aldı cevabını... Bugün, Türk siyasetinin önemli partisi MHP’nin lideri Bahçeli’nin verdiği mücadeleyi de olayın artçı şoku olarak değerlendirmekte yarar var, başarması, “üst akıl kumpasına” iyi bir cevap olacak.
‘Üst mahkeme’ üzerinden darbe
Brezilya’da Lula’nın devamcısı Roussef’e karşı geçtiğimiz pazar günü gerçekleşen “yüce divan” oylaması, Soros’un “renkli darbelerinin” bu kez “beyaz”ıdır. Darbenin esas olarak, bizdeki Anayasa Mahkemesi’nin muadili olan Üst Mahkeme’den gelmesi ise emperyalizmin, yeni darbeler dönemini askerler değil, hukuk sistemi üzerinden gerçekleştireceğini göstermesi bakımından önemli.
Roussef hakkında, yargılanmasını sağlayacak elle tutulur bilgi-belge yok!.. Kamuoyu, bir yıllık süreçte, içinde hiçbir suç barındırmayan yasadışı dinleme kasetleriyle oyalandı, ülke ekonomisinin kötüye gitmesine tepki gösteren yeni orta sınıf sosyal medya üzerinden ve Globo gibi “eski vesayet sisteminin ana akım medyası” tarafından sokağa hareketlendirildi ve finali Yüksek Mahkeme kararı yaptı!.. Mahkemenin Roussef için neden “yüce divan oylamasının yolunu açtığını” kimse bilmiyor, çünkü, gerekçeli karar henüz yazılmış değil ama parlamentodaki oylama şimdiden Brezilya Cumhurbaşkanı’nı siyasi olarak devre dışı bırakmış durumda...
“Üst akıl kumpası”nın iki oyuncusu var: Ülkenin dev petrol şirketi Petrobas’daki yolsuzlukları ve “kara para aklama” operasyonları nedeniyle namuslu savcıların takibindeki Başkan Yardımcısı Michel Temer ve ülkeyi sarsan tüm yolsuzluk skandallarına adını yazdıran son Panama Belgeleri’nde off-shore kayıtları çıkan Meclis Başkanı Eduardo Cunha... Ne müthiş bir ikili...
“Üst akıl” böyledir... Eğer ortada yapılacak “pis iş” varsa, geçmişinden kanalizasyon akanları kolay bulur!..
Erdoğan Lula’yı aramalı
Emperyalizm Mısır devrik lideri Mursi’nin aldığı milyonlarca oyu, askerler eliyle sildi... Erdoğan’ın aldığı yüzde 52 oyu yok etmek için yerli işbirlikçileri üzerinden çevirmediği dolap kalmadı... Brezilya’da Roussef’in aldığı 54 milyon oyu hukuk-kirli politikacılar eksenini kullanarak çöpe atmaya çalışıyor...
Çünkü... Soğuk Savaş yıllarında “vesayet ülkesi” gördüğü coğrafyalarda halka sırtını dayamış, ulusal çıkarlarını ön planda tutan siyasetçileri sevmiyor..
Erdoğan tabii ki Roussef’i tanıyor, 2011 yılında merhume annesi vefat ettiğinde İstanbul’daydı ve Kısıklı’daki evine kadar gelerek taziye ziyaretinde bulunmuştu...
Ama... Brezilya’da yaşanılan “Beyaz Darbe”nin asıl hedefi, Lula’yı 2018 seçimlerinden uzak tutmak, çünkü girerse, kazanacak...
Cumhurbaşkanı’na teklifim, eski dostunu telefonla aramasıdır...
Belki de Brezilya demokrasisinin bu telefona ihtiyacı var...