AK Parti’ye oy veren kitle hakikaten büyük. 10 milyon kayıtlı üyesiyle AK Parti, 15 yıldır girdiği her seçimde seçmenin yarısının oyunu almayı alışkanlık haline getirmiş durumda. Buna rağmen AK Parti’nin üzerinde yükseldiği bu taban cepte de değil. Her defasında, başta AK Parti lideri Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm teşkilat harekete geçiyor. Sokak sokak, ev ev, meydan meydan dolaşılarak seçmen AK Parti’ye yeniden ikna ediyor.
AK Parti’nin iki eşsiz avantajı var, hep kazandıran. İlki, lideri. Erdoğan partinin başında değilken bile gölgesi, hatırası ve geri döneceği umudu parti tabanını bir arada tuttu. Erdoğan ise tabanla kurduğu doğru ve doğrudan ilişki sayesinde partisini her daim halkın partisi kılabildi. Bu sayede hem halkın duygu düşünce ve beklentilerini bildi, hem de sadece elan değil 70 yıl sonrası için de adım atan lider olarak ülke yönetti ve halkı değişimin parçası kıldı.
İkincisi, teşkilatın inancı ve çalışkanlığı. Erdoğan partinin başına döndüğünden beri teşkilatı eleştiriyor, tavsiyelerde bulunuyor. Biriken sorunların aşılması için lüzumlu olan müdahale, neticelenmiş gibi. Teşkilat bundan müşteki de değil. Yorulan varsa kenara çekilsin davetiyle yorulanlar çekildi, enerji depolandı. Kibrin değil emeğin değerli olduğunu Erdoğan’a bakarak öğreniyor teşkilattakiler. Market servislerine binerek mahalle çalışmalarına giden kadınlar için en iyi örnek yine Erdoğan.
Erdoğan 63 yaşında. Gençliğinden beri siyasetin içinde, gelebileceği en yüksek makama gelmiş ama dur durak bilmeden, yaz kış demeden hala şehir şehir dolaşıyor, halkla buluşuyor, konuşuyor, dinliyor, anlıyor. Ve asıl önemlisi yeni hükümet sistemine uygun olarak teşkilatını yeniden yapılandırıyor ve tabanına yeni hedefler gösteriyor. İl kongreleri bitince sıra büyük kongreye gelecek.
Peki, rakipler ne yapıyor?
CHP de il-ilçe kongrelerini tamamladı, Şubat başındaki kurultayda genel başkan belirlenecek. Daha önce dört olağanüstü, iki olağan kurultaydan çıkmayı başaran Kılıçdaroğlu’nun siyasetteki tek başarısı sayılabilir bu. Zira sekiz yıllık genel başkanlığı döneminde hiç seçim kazanamadı Kılıçdaroğlu. Partisinin oyunu da artıramadı.
Haliyle bu verili durum, Kılıçdaroğlu rakiplerinin en büyük manivelası. Adaylığını pazartesi günü açıklayacak olan Muharrem İnce sıklıkla bunu diline doluyor ve karşılık da buluyor. 2014’teki son kurultayda Kılıçdaroğu 1155 oyun 740’ını alırken İnce de sürpriz şekilde 415 oy almayı başarmıştı.
Eski İstanbul Barosu Başkanlarından Ümit Kocasakal da CHP genel başkanlığına aday. Daha çok CHP’nin HDP’lileştirilmesine karşı bir haykırış gibiydi Kocasakal’ın ilanı. Atatürk ve Cumhuriyetle sorunu olanların, kriminal işlerle anılanların CHP’yi marjinalleştirmesine itiraz ediyor Kocasakal. Adaylık için gereken imzayı toplayabilir mi belirsiz ama itiraz ettiği noktaların Kılıçdaroğlu aleyhine kar topladığı kesin.
Kocasakal’ın dillendirdiği itirazlar epeydir dile getiriliyor aslında. FETÖ’nün deşifre olduğu 2012’den, HDP ve PKK’nın hendek terörüyle dışlandığı 2015’ten beri Türkiye karşıtı iddiaların seslendirildiği parti oldu çünkü CHP. İstanbul’a getirilen Canan Kaftancıoğlu ile birlikte devlet karşıtlığı ve sokak eylemselliği CHP şalıyla kapatılacak artık. CHP, FETÖ’den sonra HDP’ye de kamuflaj olacak.
Çatı adaya tıpış tıpış oy vereceksiniz, buyurduğu gibi Kılıçdaroğlu HDP çizgisi için de CHP tabanına buyurur mu bilmiyoruz ama CHP’ye mecburen oy veren bir kemik kitle olduğunu biliyoruz. CHP marjinalleştikçe oyları artmayacak lakin etrafındaki tartışmalar artacak.
“Geçmiş cumhurbaşkanı” Abdullah Gül’ün Erdoğan’a karşı aday olup olmayacağı da belirsiz. Gül’ün etrafında toplanıp hadi diyen kaybeden sayısı parmakla sayılacak denli arttı ama. En son Ali Bayramoğlu katıldı Gül kervanına. Desteğini açıklarken kurduğu cümleler ise kendisini “geçmiş demokrat” olarak anmaya yetecek denli fecaat. Siyaset üzerinde vesayet kurmak için bu çaba niye?
Akşener ise baraja tutunmak için çabalamakta. Bir ufalayan olmak için de toplanmak gerek tabii.