Önce haberi okuyalım:
‘Türkiye ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin, bölgede çıkarılan gaz ve petrolün Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara sevk edilmesi konusunda anlaşma imzaladığı bildirildi.’
Üç aşağı beş yukarı benzer cümlelerle bu haberi pekçok gazete ya da ajanstan okumanız mümkün. Elbette sürpriz bir gelişme değil. Türkiye ve Irak arasındaki görüşme trafiğinin sadece son bir aylık kesitine bakmak bile bu anlaşma hakkında fikir sahibi olmak için yeterli. Nitekim bölgesel yönetimin Başbakanı Neçirvan Barzani’nin son ziyareti bir anlamda bu tarihi anlaşmanın son noktası oldu.
Buraya kadar sorun yok. Asıl sorun, bu denli kritik bir enerji anlaşmasının hangi dengeler ve gelecek kurgusu üzerinden inşa edildiği. Gerçekten iddia edildiği gibi Türkiye bu anlaşmayı, tüm bölgesel ve uluslararası dengeleri yok sayarak mı yapıyor? Başka bir deyimle kimlere ‘rağmen’ gerçekleşiyor bu büyük proje?
Doğrusu ‘rağmen’ sihirli bir sözcük. Şu günlerde pek sık kullanılıyor. ‘Bize rağmen iktidar olamazsın, seçim kazanamazsın’ diyenler. ‘Dünyaya rağmen yol alamazsın’ korosu. Listeyi uzatmayalım.
Kimin hangi dengeyi dikkate aldığı ya da almadığından daha farklı bir hesap var burada. Buna dikkat çekmek istiyorum. Yoksa Türkiye’nin belli alanlarda kendi insiyatifiyle hareket etmesinden, siyasi sınırlarının ötesine ilgi göstermesinden fazlasıyla memnunum.
***
Burada çizilmek istenen resim başka. Bir dağınıklık, ideolojik tutum, dünyayı hiçe sayma, sürekli hesap hatası yapma vurgusunun altı çiziliyor.
Özeti şu: Tayyip Erdoğan bizi felakete sürüklüyor! Kimseyi dinlemiyor, eninde sonunda uçuruma yuvarlanacağız !
‘Tayyip Erdoğan’sız AK Parti’ projesinin sahipleri, hamle zenginliklerini artırmak için bu yola başvuruyorlar. ‘Türkiye yalnızlaşıyor, attığı adımları kimseyi dikkate almadan ve hesaba katmadan atıyor’ vurgusunu yaparak akıllarınca ‘çöküş süreci’ni başlatmak istiyorlar.
Gerçekten Türkiye’de kelimenin tam anlamıyla ‘aklını kaçırmış’ bir siyaset ve liderlik var ve her hamlesini ‘herkese rağmen’ yapıyor öyle mi? Bunu mu söylüyoruz!
Mesela neredeyse bir asırdır zor şartlar altında siyaset yapan ve ayakta kalmaya çalışan Barzani ailesinin en kritik ismi, sadece aklına estiği için ya da hazır gelmişken bir Şiwan Perver, bir İbrahim Tatlıses dinlerim diye mi Diyarbakır’a geliyor? Dünya umurunda değil mi Mesut Barzani’nin?
Ortada bölgesel ve küresel ölçekte şekillenen yeni dengeler yok! İsteyen istediği enerji hattı üzerinden anlaşma yapıyor ve yola devam ediyor. Bağdat’ta Maliki ile görüşen Türkiye değil, Rusya’da Suriye dahil her konuyu masaya yatıran Ankara değil, İran’la aramızdaki trafik turistik amaçlarla devam ediyor!
***
Bunlara mı inanacağız, yoksa gücü arttıkça pazarlık gücü de artan, sesi düne göre daha fazla ve gür çıkan bir Türkiye’nin, her konuda herkesle ittifak etmeden de yol alabileceğini anlamamız mı gerekiyor?
Meselenin özü ve özeti şudur görebildiğim kadarıyla. Bu başka bir Türkiye’dir; adım atmayıp evinde oturup ‘sıfır risk’le yoluna devam etmek yerine, sorunları kaynağında göğüsleme cesareti olan bir güçtür. Geçmişin hesaplaşmalarını, saçma sapan düşmanlıkları ya da kuruluş döneminin zorlu şartlarında evet dediklerini bir kenara bırakmaktadır Türkiye.
Kavga edecek, yara alacak, risk alacak, elbette yeni dostlar ve yeni düşmanlar edinecek.
Eğer bu yeni Türkiye’yi son kullanma tarihi geçmiş ‘turuncu projeler’ üzerinden kontrol edebileceğini düşünen varsa, peşinen yazayım: Yanılıyorsunuz!
‘Erdoğan gider, biz de AK Parti’nin gövdesini istediğimiz gibi dönüştürürüz’ diyenlere de bir sonraki yazıda değinmek istiyorum.