Milli Güvenlik Kurulu, ‘devlet sırrı, açıklanamaz’ kaydı bulunan bir toplantının tutanağını ‘dolaylı’da olsa ilk kez açıkladı. Dolaylı diyorum, çünkü 9 saat süren toplantının 29 sayfalık tutanakları hakim tarafından okundu, notlar alındı; doğrudan tutanakları yayınlamak ‘suç’ olduğu için ancak bu notlar yayınlanabildi.
Böylece 28 Şubat 1997’deki ‘postmodern darbe’gündemli toplantıda olayların nasıl cereyan ettiği biraz aydınlandı.
- 28 Şubat Kararları Genelkurmay’da mı hazırlandı, toplantıda mı oluşturuldu?
- Toplantıda generallerle Başbakan Erbakan arasında neler konuşuldu?
- Erbakan generallerin ‘irtica raporu’ karşısında geri adım attı mı?
- Cumhurbaşkanı Demirel’in tavrı ne oldu?
- Erbakan MGK kararlarını imzaladı mı, imzaladıysa ne zaman?
- Ünlü ‘paşa paşa imzaladı’ manşeti ne anlama geliyordu?
Tutanak notlarından anlıyoruz ki;
- 28 Şubat kararları Genelkurmay’da hazırlandı, ‘irtica’ örnekleri ve ‘şeriat’ tehlikesi ‘PKK terörü’ ile aynı değerlendirildi. Generaller, hükümetin alması gereken tedbirleri de madde madde çıkardılar ve MGK masasına koydular.
- Erbakan, ‘dini duygular üzerinden devlete karşı gelenler’ olduğunu kabul etmekle birlikte, ‘medya baskısı’ altında bazı tedbirleri alamadıklarını söyledi. Ancak ‘devlet denetimi altında inançlı nesiller yetiştirilmesinin ülkeye daha yararlı olacağını’ savundu; dini eğitim veren kurumların kapatılması ve dini eğitimin yasaklanmasının Türkiye’nin hayrına olmadığı konusunda generalleri ikna etmeye çalıştı.
- Generaller ise dinin bizzat kendisinin demokrasiyle bağdaşmadığını; laiklik ilkesinin ‘Türkçe ezanın yeniden Arapça’ya döndürülmesiyle’ bozulmaya başladığını söyledi. Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın “Türkçe ezan okunurken duyduğum huşu hala kulaklarımdadır” sözleri askerin ne istediğini ortaya koydu.
- Cumhurbaşkanı Demirel, irtica uyarısının çok önemli olduğunu, ‘askerin gerekli tedbirleri liste halinde çıkardığını’ vurguladı, ancak bunların halka ‘Kur’an kursları, İmam Hatipler kapatılıyor’ izlenimi verilmeden yapılmasının önemine işaret etti.
- Erbakan, generallerin hem iddianame hazırlamış, hem de hükümleri vermiş olduğunu anladı. Yine de, “Bizim yapmamız gereken şey insanlara aydın, çağdaş Müslümanlığı öğretmektir. Halkın kararına güvenmeliyiz, saygı duymalıyız. Yoksa halk partisi zihniyeti, laikliği din düşmanlığı anlayışı hakim olur” diye ısrar etti.
- Karadayı, daha ileri giderek, “Ben 1961 ihtilalini de, 1972 muhtırasını da, 80’in gelişini de tahmin etmiştim. Bugün de Silahlı Kuvvetler emir komuta birliği içinde olayları değerlendiriyor ve buraya getiriyor” sözleriyle açıkça ‘darbe’ tehdidinde bulundu.
- Erbakan son olarak, “9 saatlik yoğun bir çalışmadan sonra bu kadar maddeyi sağlıklı olarak değerlendirerek sonuca ulaşmak doğru olmaz, onun için bunu yarın inceleyip kararlaştıralım” dedi. Amacı zaman kazanmak, baskı altında karar çıkarttırmamaktı.
- General de kararlıydı; “Bunu 10 dakikada tamamlarız, yarına kalmasına gerek yok” sözü, açıkça ‘imzala’ baskısıydı.
- Erbakan bu kez daha açık konuştu; “Bu gibi şeyler ayaküstü olacak işler değil, ‘bunu önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık’ diyemeyiz. Yarın inceleyelim” diye ısrar etti.
- Demirel, Erbakan’ın geri adım atmayacağını görünce ‘yine askerin dediği olsun ama yarın olsun’ mealinde araya girerek konuyu kapattı. Ama ‘millete çaktırmayın’uyarısını da ihmal etmedi: “İmam Hatip okulları ve Kur’an kursları kapatılıyor imajını da yaratmayalım!..”
Devamını biliyoruz. Generaller o kararları imzalatmak için Başbakanlık’ı ablukaya aldı. Günler süren gazete manşetleri baskısı altında ‘Paşa paşa imzaladı’ haberine giden süreç tamamlandı.
Keşke 28 Şubat 1997 MGK toplantısının 29 sayfalık tutanakları aynen yayınlansa. Kimin kime nasıl davrandığı, baskı ve tehditlerin, cevap ve tepkilerin kimlerden, hangi üslupla geldiği daha net anlaşılırdı.