Senelerdir ders verdiğim üniversiteler, çalışmakta olduğum Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İngilizce İktisat Bölümü, Bilgi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü ve AB Enstitüsü derslerin yabancı dilde yapılması gereken kurumlar; ancak, hoca ve öğrencilerin tümü Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olunca ingilizce, fransızca ders vermek, ne yalan söyleyeyim, yabancı bir dilde öğretime asla karşı olmamama rağmen, biraz tuhaf görünüyordu gözüme.
Sonra Erasmus öğrenci değişim programı devreye girdi, bu tuhaflık da ortadan kalktı çünkü şimdi sınıfların yaklaşık yüzde onu yabancı öğrencilerden oluşuyor ve dersi bir aşamada türkçeye çevirmek olanaksızlaştı; kanımca bu yeni durum herkes için, öğrenciler için de, hoca için de iyi, hocalar da son derece pedagojik hazırlanmış ingilizce ders sunum destek materyellerini rahatça devreye sokabiliyorlar.
Erasmus öğrenci değişim programıAB Komisyonu’nun önderlik ettiği, 27 AB üyesi ülkeye ilaveten Türkiye’nin, Hırvatistan’ın, İsviçre’nin, Norveç’in, İzlanda ve Lihtenştayn’ın yani toplam 33 ülkenin iştirak ettiği, çok büyük ölçüde de AB kaynaklarından finanse edilen bir proje; kimin finanse ettiğinden de önemli olmak üzere ulus-devleti aşma nihai perspektifli AB’nin ilkeleri ve hedefleri doğrultusunda gerçekleştirdiği bir proje.
90’ların başında Erasmus Programı kapsamında başka bir ülkeye öğretim almaya giden avrupalı öğrenci sayısı yirmi bini ancak aşarken günümüzde sayı iki yüz bini geçiyor.
25. yaşını kutlayan Erasmus programının kapsadığı öğrenci sayısı hala programa dahil ülkelerin toplam üniversite öğrenci sayısının çok az bir bölümü, burslar yetersiz, Programın mali sorunları var ama gelinen nokta, bu muhteşem değişim programı geleceğin Avrupa’sı, geleceğin dünyası için bir ışık niteliğinde.
Türkiye’nin de bu programa dahil olmuş olması muazzam bir şans; istatistikler Erasmus programı çerçevesinde Türkiye’den diğer Avrupa ülkelerine giden öğrenci sayısının Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye okumaya gelen öğrenci sayısının çok üzerinde olduğunu gösteriyor ve bu satırların yazarı çok sayıda Türkiye vatandaşı öğrencinin en azından bir yarıyıl okumak için bir Avrupa ülkesine gitmesini olağanüstü yararlı bir gelişme olarak değerlendiriyor.
Avrupa’dan Türkiye’ye gelen öğrenci sayısının hala yeterli düzeyde olmaması düşündürücü; bu durumun nedenleri iyi araştırılmalı ve çözüm arayışlarına girilmeli kanısındayım.
Avrupa’dan gelen öğrencilerin çok büyük bölümünün sadece İstanbul’u tercih etmeleri muhtemelen sayının düşük kalmasının temel nedeni; derslerin, özellikle büyük üniversitelerin dışında ingilizce verilmesinin yaygınlaşmaması da bizim açımızdan Programı olumsuz etkileyen en önemli faktör.
Türkiye’den Avrupa ülkelerine giden bizim öğrencilerimizi bekleyen en önemli tehlike de döndüklerinde, o ülkede aldıkları derslerin eşdeğerliliği konusunda bizim hocalarımızın çok anlamsız bir işgüzarlık içinde olmaları; Erasmus’un anlamı eşdeğerliliği olan ders almak değil, gencin bir zaman dilimini yabancı bir ülkede geçirmesi, orada kendi ayakları üzerinde durabilmesi, hocalarımız bu bürokratik zorluğu çıkarmayı sürdürdüğü ölçüde de Erasmus talebi düşer zira kimse Erasmus’a katıldı diye sene kaybetmek istemez, Erasmus gencimiz için zorluk değil, bir kolaylık olmalıdır.
Yazımın başında belirttiğim gibi Erasmus Programı bir AB programı ve sadece bu program bile AB’nin ne kadar vizyoner bir proje olduğunu gösteriyor; AB’ye verilen Barış Nobel’ini, bırakın Avrupa’da sınırların kalkmasını, tek parayı, Almanya-Fransa savaşlarının tarihe karışmasını, vs. sadece bu öğrenci değişim programı bile tek başına haklı kılabilir.
Ülkemizdeki eski ve yeni AB karşıtlarının kulakları çınlasın.
twitter.com/KarakasEser