Geçtiğimiz hafta İzmir’in trafiği epey yoğundu. Zeytin, zeytinyağı, süt ve süt ürünlerini kapsayan “Organik Ürünler Fuarı” ile “Urla Enginar Festivali” aynı haftaya denk geldi.
Belki de “getirildi” demek daha doğru olur çünkü birbirlerinden habersiz olmaları çok mümkün değil. İzmir Fuarı’nda yapılan 7. Zeytin ve Zeytinyağı Fuarı için yurt içi ve yurt dışından önemli isimler bir araya geldi. Urla ise tüm İzmirlilere, İstanbullulara, yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yaptı. Her iki programa katılamayanlar benim gibi birinden birini tercih etti. Ben Urla’daydım bu yıl. Festival için Urla’ya gelenler üç gün boyunca bol bol enginarlı yemekler tattı, enginarlı şovları izledi ve evlerine torba torba sakız enginarları paketleyip götürdü. Üstelik bu yıl festival kapamında Koruncuk Vakfı yararına Demircili köyünde düzenlenen törende katılımcılar, çocuklar için yardımda bulundu. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar yaptığı konuşmada “Hem üreticinin hem esnafın hem de katılanların enginarla ilgili farkındalığının arttığını gördük. 1200 tezgah vardı. Bu 1200 tezgahın 250’si direk üreticiye aitti. Her bir üreticinin 8 bin ile 20 bin adet enginar satışını tezgahtan gerçekleştirdiğini öğrendik. Bu da 2 milyon enginar ediyor.” dedi.
İzmir Urla’da yılda ortalama 9 milyon adet enginar üretimi yapılıyor. Bu yılki festival öyle yoğun ilgi gördü ki, çiftçiler bu rakamın 2 milyonunu üç gün içinde satmış oldu. Fiyatları bir veya iki lira arası değişen enginara ilgi oldukça fazlaydı. Sakız enginarın lezzeti hakikaten başkadır, sonuçta bu ilgiyi hak eden bir lezzet var karşımızda. Muhtemelen bu talep, enginar tarlalarının daha da yaygınlaşmasına vesile olacaktır. Zaten elde edilen bilgiler de bu yönde. Bu yıl üçüncüsü yapılan festival ilk başladığı günden bu yana yüzde 43 oranında ekili alanın artmasına vesile olmuş. Müthiş bir rakam bu. Buradan şunu anlıyoruz; doğru yerde, doğru bir festival yerel üretici için can simidi olabilir. Üstelik enginarla yapılan olağanüstü yemekler de hızla artarak hayat buluyor, bu da madalyonun diğer yüzü. Urla’daki yerel şefler olağanüstü lezzetler keşfediyor veya var olanı dört elle koruyor. En lezzetli yemeği yapmak için aşçılar kolları sıvıyor. Sonuçta enginar yetiştiren de kazanıyor, satan da, lokantalarda, ziyaretçi de, Urla da…
Festivalin ilk tohumları
Tam beş sene önceydi. Urla Beğendik Abi’nin sahibesi Handan Kaygusuzer’le oturmuş sohbet ediyorduk. Küçücük bir sofrada, iki kişi arasında,Urla aşkıyla heyecanla yapılan sohbet Handan hanımın çok istediği festival meselesine gelmişti. “Bu bölge çok derin, kimliği var ve iyi bir festivali hak ediyor” demişti bana. Enginardan bahsettik, Urla’ya enginar yakışır dedim gözlerinin içine bakarak. O an gözlerindeki kıvılcımı görmeliydiniz. Handan hanım yemek yapmaya ayrı, enginara ayrı aşık bir kadın. Enginar olsun buranın kahramanı diye noktalamıştık sohbetimizi. Bu konuşmadan yedi ay sonra Handan hanım beni telefonla aradı, müjdemi isterim Aydan hanım bu festivali kısmetse yapıyoruz dedi. O gün bu işin çok ama çok iyi olacağını hissetmiştim. Tahminlerim de doğru çıktı. Urla Belediyesi projeye sahip çıktı, bizim minik bebek, Belediye ve İzmir Ekonomi Üniversitesi gönüllülerinin elinde üç yıl içinde kocaman bir çocuk oldu. Gördüklerimden gurur duyuyorum. Elbette her festival gibi eksikleri var, ilçenin hacmi ve alt yapısı bu kadar yüksek sayıda ziyaretçiyi kaldırmıyor olabilir. Son gün trafikte Urla’ya giriş yapmak isteyenler ayrı, ayrılmak için yola çıkanlar ayrı dert çekti. Kasabanın yerlisi için geniş ve uzun olan sanatçılar sokağı festival dönemi bu kalabalığa yeterli gelmiyor. Park yerleri sorunlu, sokaklar tozlu ama her şeye rağmen bu festival bir gün Türkiye’nin en iyi festivali olabilir. Çünkü enginar güçlü bir sebze; tarlada onu ne böcek yok edebilir, ne de adı yemek tarihinden silinir. Organizasyon her yıl eksiklerini tamamlar, hatalarını görürse ve en önemlisi Urla’ya gönül verenler uyanıkların çelmelerine takılmazsa, çiftçiye ve Urla’nın yerlisine her zaman daha fazla alan açılırsa bu festival parmakla gösterilecek boyuta gelecektir.
Festivalin ilkini de görme şansım olmuştu. Bu yıl daha fazla enginarlı yemek çeşidi vardı festivalde; boyoz, börek, midye dolma, otlu yemekler, tatlılar her birinin içinde enginar olduğunu düşünün. Bu arada küçük bir itiraf: Enginarla tatlı yapmak meselesine bir türlü sıcak bakamıyorum. Herkes yaptığı yemekle dikkat çekmek istiyor ama elimizdeki sebze öyle böyle şifalı değil, gerçekten ilaç gibi, bir sağlık kaynağı var karşımızda. Şov amaçlı bile olsa enginarı rafine şekere bulamak bana ihanet gibi geliyor. Üstelik girdiği tüm yemeklere lezzet katan, anlaşamadığı hiç bir malzeme olmayan, tadı baskın fakat nasıl oluyorsa alçak gönüllü olan bir sebze enginar. Şevketi bostan, girit kabağı, otlar, hamurlar, ister balık, ister et olsun fark etmez, deniz ürünleriyle onu tencereye atın hiç mi hiç sorun olmaz. Enginar, saydığım her bir malzemeyletencerede keyifle dans eder.
Gençlerin enginarlı şovu
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin genç şefleri de, enginardan; cupcake, macoron, kokoreç, limonata, reçel, suşi gibi birbirinden farklı enginarlı lezzetleri festival konuklarına sundu. Onlar henüz çok genç, dünya lezzetlerine yerel malzemeyi katma heyecanları elbette anlaşılır. Urla Cumhuriyet Meydanı'nda kurulan atölyelerde, İEÜ Mutfak Sanatları ve Yönetimi Bölümü'nün dünyaca ünlü şefleri de enginarın farklı tariflerini izleyicilere aktardı.
YENİ KEŞFİM:
KONVOY COUNTRY CLUB/BADEMLER KÖYÜ
Bu yıl festival için Urla’ya 15 dakikalık mesafede olan Bademler Köyündeki Konvoy Otel’de kaldım. Atları, köpekleri, horozlarıyla doğaya aşık biri için olağanüstü bir yer. Gittiğiniz yerlerde insan faktörü bir yeri sevmenizde veya sevmemenizde önemli rol oynar. Gözünüze pembe gözlükler de takabilir, tam tersi tatil fiyaskoyla da sonuçlanabilir. Otel ekibi öyle müthişti ki, Urla’ya 15 dakika yol varmış, etrafta in cin top atıyormuş pek de umurunuzda olmuyor. Tesiste yemekler harika ve en önemlisi samimi bir misafirperverlikleri var. Konvoy, tam olarak bir otel sayılmaz. Burası 20 odalı, devasa bir at çiftliği, at sevgisini, onların bakımını, binicilerin eğitimini, biniciliğin kuralları dahilinde sürdürmeyi ilke edinmiş, donanımlı uluslararası bir merkez.
Yolu Seferihisar’a düşenlerin aklında olmalı, hele binicilikle ilgileniyorsanız mutlaka görmelisiniz. Kahvaltısı ve yemekleri gerçekten çok iyi. Eğer enginar mevsiminde giderseniz her sabah kahvaltı sonrası yapılan enginar suyu seromonisiyle mideniz ve karaciğeriniz mis gibi temizlenmiş olur. Pazar günleri Bademler köyüne 20 dakika uzaklıkta olan Sığacıkta kurulan Türkiye’nin en iyi pazarlarından biri olan kadınlar pazarını da not etmekte fayda var.