Hep laikler, modernler (!), Kemalist ablalar, ecnebi lider mi endişeli olacak? Yerli ve Milli sıfatıyla ben de endişeliyim. Ama her zaman olduğu gibi yine onlardan ayrışıyorum. Benim endişeli olduğum konu ülkem ile ilgili değil. Endişeliyim, çünkü Fransa ve Belçika’da yaşananlardan rahatsızlık duyuyorum.
Nedenini açıklayayım.
Fransa’da 200 bin kişi sokakta, meşru hakları için gösteri yapıyor.
Gerçi vandanlık sergiliyor, sokakları ateşe veriyor, araçları yakıyor, polise saldırıyor ama olsun. Polisin bu vandallara sert karşılık vermesinden endişe duyuyorum.
Oysa polis başta Paris olmak üzere Lyon, Touluse, Rennes ve Marsilya’yı yakıp yıkan polis araçlarını ateşe veren bu masum(!) göstericilere asla ve asla karşılık vermemeli, ne istediklerini sormak için onları davet etmeliydi.
Demokrasiden taviz veren, masum(!) göstericilere karşı en sert tedbirlere başvuran Fransız polisinin gösteri özgürlüğüne fırsat tanımayan bu tutumu karşısında endişemi belirtmek istiyorum.
Bir endişem de Avrupa Birliği’nin başkentinde yaşanan anti demokratik tutumla ilgili. Belçika polisinin de Fransız polisinden farkı yok. 60 bin kişi yine masum(!) gösteriler çerçevesinde hak talebinde bulunuyor. Gerçi onlar da bariyerleri polisin üzerine fırlatıyor, otobüs duraklarını yakıp yıkıyor, cam çerçeve indiriyor ama Belçika polisinin bu demokratik(!) haklarla ilgili özgürlüğü öncelemesini beklerdim. Bir hak arayışında özgürlükleri hiçe sayan polisin bu davranışından dolayı endişemi dile getiriyorum.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nı acilen göreve çağırıyor ve Türk Hükümetinin Fransa ve Belçika’da, polisin göstericilere sert tutumundan dolayı ben ve benim gibi düşünenlerin endişesini paylaşmasını talep ediyorum. Türk hükümeti acilen Fransa ve Belçika’ya yönelik açıklama yapmalı, polisin “düşünce özgürlüğüne” dikkat etmesini talep etmeli ve göstericilere karşı sert tedbirlerde bulunmamasını istemeli.
Şaşıracak bir şey yok. Onlar da Gezi vandalları için aynı şeyi istemişti.
Yolun sonu gözüküyor
PKK terör örgütünde çözülme sürüyor. Daha önce birer ikişer yaşanan teslim olma vakaları, geçen gün 25 kişinin birden teslim olmasıyla zirve yaptı sanmıştık ki Mardin Nusaybin rekoru aldı. Dün Mardin Nusaybin’de 42 kişi aynı şeyi yaptı. Teslim oldu. Anlaşılan Kandil’in artık sözü geçmiyor. Hasan Cemal’in acilen devreye girmesi lazım. Daha önce “Öcalan sizi sattı, neden azına razı olup silah bırakıyorsunuz” diye Kandil’e akıl veren birinin alt kadroya teslim olmamaları için herhalde söyleyecek sözü vardır. Bekliyoruz.
Cübbesiz Ahmet’in intikamı
Cübbeli Ahmet “ben kızımın gelinlik giymesine karşıyım” dedi ya. Hürriyet’e dini yazar kadrosundan dahil olan cübbesiz Ahmet mal bulmuş mağribi gibi saydırmaya başladı. “Cübbeli’ye acıdım ama kızını çok kişilikli buldum” diyor dünkü köşesinden. Niye acımış diye yazıyı okuyunca basit bir mantık kurgusuyla karşılaşıyorsunuz. Cübbesiz Ahmet “bu kadar alimsin de kızına bile söz geçiremiyorsun” demeye getiriyor. “Her gün propagandasını yaptığınız bir hususta kızınızı bile ikna edemiyorsunuz. Ne kadar hazin” diyip acıdığını da eklemeyi ihmal etmiyor. Babasına direnen kızını da “kişilikli” buluyor.
İyi de. Senin baban da çok muhterem bir zattı Ahmet. Babanı tanıyanlar senin şu an çevirdiğin fırıldakların hiçbirine rıza göstermeyeceğini söylüyor. Senin ifadenle sen de babanın kestiği raconu kabul etmedin. Şimdi senin rahmetli baban aciz sen kişilikli mi oluyorsun bu mantığa göre?