Son günlerin en hararetli tartışma konusu; "İmam Hatip'lerde deizm yaygınlaşıyor, başörtülü kızlar deizme kayıyor" cümleleri ile dolaşıma girdi. Gerçekten öyle mi? Biri konuyla ilgili araştırma mı yaptı? Neye dayanarak kuruluyor bu cümleler?
Bu soruların cevabı yok ancak birkaç genç üzerinden varılan ve neredeyse tüm Türkiye'ye teşmil edilen bir peşin kanaat var...
Gerçekliğini sorgulamadık bile, hemen doğru kabul ettik ve suçlu aramaya koyulduk. Suçlu zaten cümle içinde verilmiş; imam hatipler!
Bu tartışmayı takip ederken bizim kuşağın gençlik yılları geldi aklıma.
Okuyacaksan düzene uygun giyinmek ve düşünmek zorunda olduğun yıllardı. Kafamızın içi gibi dışı da formatlanmak isteniyordu. O günlerde taşradan şehre gelmiş ailelerin en büyük handikabıydı bu, kızlarını ya başlarını açtırarak okutacaklardı ya da okutmayacaklardı.
"Okumuş kızın başı açık olur!" Yerleştirilmeye çalışılan şehirli imgesinde başörtüsü, kapıcı kadınların taktığı bir şeydi. Bir kadın okuyorsa, yahut bir mesleği varsa artık modernleşecek ve başını açacaktı. Toplumsal gerçeklik ekolünün Yeşilçam taklidi üçüncü sınıf versiyonlarına bakın, görürsünüz...
"Yarı köylü" görünümlü baş örtme biçimini, "okullu kızlar" pantolon, pardesü ve kendine has örtünme biçimleriyle değiştirdiler. Moda falan da yoktu doğrusu, biraz tek tiptik hepimiz.
Ya örterdin başını ya da örtmezdin. Öyle süslü püslü örtünmeler, saçının birazını örtmeler falan da yoktu.
Buna rağmen "bir kısım erkekler" o zaman da başörtülü kızları tesettürleri üzerinden yargılamaya bayılırdı.
Başörtüsü ile ilgili yasaklar kalktıkça, genç kızlar başlarını örterek de toplum içinde 'şık' ve muteber görülmeye başladıkça 80 ve 90'ların tek tipleşmiş örtünme biçimleri de çeşitlendi, renklendi.
Gençler çok daha güzel giyiniyor, çok daha güzel örtünüyor artık.
Kimilerine göre ise bu bir yozlaşma. Nitekim pantolon giyenleri cehenneme yollama eğiliminde olan hocalarımız bile var.
Dinin fıtrat üzere olduğunu hesaba katmadan, kendi yorumunu mutlaklaştırarak yapılan bu tür çıkarımlar gençlerin dine bakışını olumsuz etkileyebilir. Bu kuşkusuz üzerinde durmamız gereken bir konu. Ancak 10 yıl önce de 20 yıl önce de dindarlık kadınların başörtüsü üzerinden kodlanıyor, ötekileştiriliyordu bugün de aynı şekilde dindarlıkla ilgili her konu yine başörtülü kızlar merkezinde ele alınıyor. En son şu deizm tartışması da aynı şekilde "Başörtülü kızlar deist oluyor" cümlesiyle dolaşıma girdi.
Deizme mürit mi topluyoruz?
Bindiği taksiden Türkiye ortalaması siyasi analizle inen yorumcular misali her zaman bulunabilecek miktarda birkaç 'sapma'dan "İHL'liler deizme kayıyor" çıkarsaması yapanların peşine takıldık gidiyoruz şimdi de.
Dahası bu tartışma bir deizm propagandasına dönüşmüş durumda. Üstelik eleştirirken bile bu amaca hizmet ediyoruz.
Oysa imam hatip okulları hiçbir zaman tek tip insan yetiştiren yerler olmadı. Dini eğitim aldığı halde ateist olanlar da var, çok farklı yaşam tarzlarını tercih edenler de, meşhur olunca mahalle değiştirenler de... Say sayabildiğin kadar.
Oysa asıl tehlike FETÖ'nün inşa ettiği münafıklıkta...
FETÖ ile mücadele, kurumsallaşmış bir münafıklıkla da mücadele aynı zamanda.
Üretilmiş ya da değil, birkaç gencin deizme duçar olmasından daha tehlikeli bir durum varsa o da gençlerin kurumsal münafıklığın pençesine düşmesidir.
İmam hatipler bu tehlikenin önündeki en önemli imkandır.