ABD’de geçenlerde anket yapılmış, 10 kişiden 6’sı -Amerikan Rüyası’nın bittiğini- söylemiş. Amerikan rüyasına ulaştınız mı, sorusuna yüzde 75 -Hayır- demiş. Anayasasında bireyin mutluluğu arama, mutluluğu kovalama hakkına sahip olduğu yazılan ülke için zor bir durum. Rüya bir Anayasal hak, ancak onu gerçekleştirecek para yok... 6 yıldır Amerika -Büyük Resesyonu- konuşuyor ve büyük krizin sonrasında işlerin hâlâ düzelmemesine hem şaşırıyor, hem de homurdanıyor.
Amerikan Rüyası denen olayın birkaç boyutu vardı. Biri, ev sahibi olmak, çoluk çocuğa karışmak ve hem çocuklara iyi gelecek kurmak, hem de huzurlu bir emeklilik sürmek idi... Rüyanın diğer boyutu, köyden, kırdan, en altlardan kopup gelip en üste çıkabilmek idi... Yani elinde bir bavul ve birkaç kuruş para ile büyük kente gelip, sonra milyoner-milyarder olabilmek fırsatı.
Amerikan Rüyası’nın bir ilginçliği, bu fırsatların ülkeye yeni gelen göçmenlere de açık olmasıydı. Yedi göbek Amerikalı olmak gerekmiyor, sonradan gelenler de rüya sürecine katılabiliyordu... Bu arada Rüya’nın yalnızca mal-mülk olmadığı savunulsa da, arada aşırılıklar yaşandı ve -komşuyu geçme, daha büyük, daha gösterişli, daha şatafatlı olana sahip olma- duyguları ekonomik refahla birlikte arttı.
Sonra da kriz oldu... 2007-2008’de rüyanın en önemli unsuru olan konut sektörü patladı. O zaman fark edildi ki, rüyayı yakalayacağım- diye birey, ödeyemeyeceği kadar büyük eve, borca girmiş. Evi teminat gösterip fazladan borçlanmış. Kredi kartlarıyla rüyanın diğer unsurlarını tamamlamış... Kriz, borçla ve krediyle kurulan rüyayı önemli ölçüde bitirdi. Rüyanın en temel unsuru olan iş ve çalışma hakkı da krizle birlikte elden alındı. ABD’de işsizlik, dayanılmayacak kadar yüksek.
Şimdi Merkez Bankası FED’in bütün -normale dönüş- manevralarına karşın anket diyor ki: Rüya gitti ve geri gelmez. Buna yürekten inananlar 18-34 yaş kuşağı. Rüya tabirlerinde en umutlu, en kararlı ve başarmaya en açık kesim olmaları gerekirken, umudu kesmişler. Gelecek kuşağın şimdikinden daha fazla zorlanacağına inananlar da yüzde 60’tan fazla.
ABD’nin bazı dertleri, daha eskiye gidiyor. 2000-2013 arası Amerikalı çalışanın saat başı aldığı ücret ya aynı kalmış ya da düşmüş. Yani son 15 yıldır ücretle, maaşla birşey kazanılmıyor. Ayrıca okuyup adam olma sürecinde arızalar var. Üniversite mezunlarının iyi işe kavuşma garantisi giderek azalıyor. Üniversite diplomalılar, eğitim düzeylerinin altında ya da diploma gerektirmeyen işlerde çalışıyor.
Amerikan Rüyası’nın diğer unsuru olan -Borsada yatırım yapmak, hisse senedi yatırımı yapmak- da artık eski tadında değil. Borsa yatırımı olanlar 2000 yılında yüzde 70’lere yaklaşırken, şimdi yüzde 50’lerde... O zaman borsa rekorlardaydı ve güven yüksekti. Büyük Resesyon o güveni de aldı ve şimdiki rekorlar küçük yatırımcıyı borsaya çekemiyor. Zaten yatırımcıda para yok.
Köyden kopup kentte birinci olma süreci ve kanalları ABD’de hâlâ açık, ancak kişinin başarı şansı 50 yıl önce ne ise, şimdi de aynı. ABD bireyi bu alanda Kanada ve Danimarka gibi ülkelerden geride. Yani sosyal hareketlilik de tekliyor.
Peki ne olacak? ABD alıştıklarından geride kalma ve yaşam standardını düşürme riski altında. Nüfusun altıda biri, devletten gıda yardımı alarak yaşıyor. Kriz daha bitmedi. Kriz öncesine dönmek, iyimser tahminle 5 yıl daha alacak. Borç, milli gelirden fazla. Dolar basılmasa, iş iflasa gider.
Çare, siyasi... Siyasi tercihlerin daha net yapılması gerekiyor. Obama krizin enkazını kaldırması için umutla seçildi, ancak 8 yıllık süre buna yetmedi. ABD devleti bütçe çıkaramayıp kepenk kapatacak kadar siyasi bölünmüşlük, kutuplaşma altında. Ekonomik kriz kendi siyasi çaresini getirir- denir, ama her zaman değil. ABD’de siyasi bölünme ve keskin rekabet, çareyi geciktiriyor. İki siyasi kanattan biri diğerine net üstünlük kursa ve Kongre, Yönetim tek partiye teslim edilse, belki çare hızlanır, ama o ihtimal henüz yok. ABD gürültüye uyanıp rüyaya ara verdi, kâbus etkisi de var ve rüyaya ne zaman dönüleceği belirsiz.
twitter.com/selimatalayny