Beşiktaş şampiyonluğa giderken, şimdi güme gidiyor. Sonunda ne olacağı, gene de belli değil ama; gidişat kara günlerin habercisi gibi... Aslında haberciye de gerek yok. Kara günlerin tam ortasındalar!
Neden bu duruma gelindi?
Vida ve Pepe’nin, bu takımın asla değişemez/değiştirilemez ve vazgeçilemez durumuna gelmesi; sorumluluk paylaşamında, onları biraz özensiz olmaya zorladı. Vida bunun farkında...Maç içinde yaptığı bir hata sonrası, kendi kendini iki eliyle birlikte tokatlaması; bir özeleştiri belirtisi oldu. Eskisi gibi değiller.
***
Oğuzhan, Tolgay ve hatta Babel; kariyer grafiklerinde aşağı kayan çizginin ucundalar. Karius da bu yüzden kesiği yedi! Yerine Tolga geçti, “Hay gelmez olaydı” dedirtiyor.
Adriano sakatlığa kurban gitti... Quaresma, tahterevalli gibi bir yukarıda, bir aşağıda... Ne zaman tap olacağı, ne zaman bitap olayı belli değil. Tutarsızlığını yaşına-başına versek bile; genelde ve totalde çok kötü olduğunu söylemek haksızlık olur. Kurtardığı maçlar var. Hakkını yemeyelim.
***
Garibime giden bir şey var... Güven Yalçın; çok uzun süredir yüzüne bakılmadan bir kenarda çürütülürken, aniden Genk karşısına çıkarıldı. Derken hiç onbire alınmadığı, hatta maçların sonlarında bir-kaç dakika bile olsun oyuna sokulmadığı ligde; maçın başından itibaren Sivas mücadelesine sürüldü.
Şenol hocam, bu çocukta bir ışık gördün de; daha önce devreye girmesi için, niye dikkat dağınıklığına uğradın?
Diyeceksin ki; o günlerde işler iyiydi, ona ihtiyaç yoktu... İyi de; senin ihtiyaç duyduğun anda, acaba o iyi olacak mıydı? Bu işlerde karşılıklı ve aynı anda frekans uyumu gerekir. Şansına Güven iyi çıktı.
Ama geç kaldın hocam!
***
Şenol Güneş’te metal ve mental yorgunluk görüyorum. Son maç kayıpların da, “Olanlar olacağına varsın” derviş sabrında karşılıyor gibi görünüyor. Ama ben işi kayıtsızlığa bağlıyorum. Esas tehlike, hocanın Beşiktaş’a karşı bıkkınlık demiyelim ama, doymuşluk duygusu taşıması...
Sivasspor maçı içinde zaten ıslıklanan Oğuzhan’ı “Hadi buyur, canınız istediği kadar protesto edin” dercesine, oyundan alması; aslanların önüne yem atmak gibi bir şey oldu. Hocanın babacan tavrı da kalmadı.