Ölüme meydan okumuşsun.
Ötesi var mı?
Kefenini giyip çıktığında geri dönüp dönmeyeceğin belli değilken sonrası için hesap yaptığını veya beklenti içinde olduğunu söyleyenden daha alçak ve rezil kim olabilir?
Makam-mevki beklentisi, ölüm karşısında anlamını yitirir.
Ölümü ölümsüzlük bilenler için makam-mevki bir hiç mesabesindedir.
Şahadeti en büyük makam-mevki bilenler için başkaca beklentiler düşüklük alametidir.
Dava adamlarının kutsalı makam ve mevkiler değildir.
Dava adamları için kutsal olan esas aldıkları ideallerin hayat bulmasıdır.
Makam ve mevkiler birer araçtır sadece.
Dava adamları için görevin büyüğü küçüğü yoktur.
Makamların yüceliği yoktur.
Dava adamları liderinin verdiği her görevi sorgulamadan inançla yapar.
Dava adamı kendi büyüklüğü üzerinden görev tartışması yapmaz.
"Benim gibi birine bu görev nasıl layık görülür!" demez.
"Benim gibi birine şu makam nasıl verilmez!" demez zinhar.
"Liderim neyi uygun görmüşse en doğrusu odur!" der.
Çünkü lider; kimi ne vakit, nerede değerlendireceğini bilen kişidir.
Bir davanın başarısı için ideallere sadakatle bağlılık kadar lidere inanmak ve güvenmek de olmazsa olmaz öneme sahiptir.
Kendi nefsini davasının üstünde görenlere dava adamı denmez.
Kendi nefsine şu veya bu makam tevdi edilmediğinde egosu üzerinden liderine laf edenlere de dava adamı denmez.
Kendini herkesten önce ve herkesten çok her göreve layık gören egosu şişkin kimseler dava adamı olamazlar.
Dava adamı ol kişidir ki kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih eder.
En azından kendisi için istediğini kardeşi için de ister.
Lideri kendisini bir makama getirdiğinde yağcılıkta ve bağlılıkta sınır tanımayan ama makamından veya görevinden alındığında liderini yerden yere çalanların bırakınız dava adamlığını, adamlığından şüphe edilir…
Dava adamı, yapıp ettikleri üzerinden makam ve görev talep etmez.
Dava adamı, yapıp ettiklerini anlatarak böbürlenmeyi veya başkaları üzerinde imtiyaz sağlamayı zül addeder.
"Onca yıl çalıştım. Karşılığı bu mu?" diyenlerin dava adamlığından şüphe edilir.
Dava adamı her şeyi Allah rızası için yapar ve yapıp ettiklerinden dolayı kimseye, hele de liderine diyet ödetme yoluna gitmez.
"Senin için ölmeye geldim. Karşılığı bu mu?" demeye getiren hiç kimse dava adamlığı bahsinde laf etmesin.
Bizler değerimizi makamlarımızdan almayız.
Bizim değer ölçümüz makamlar üzerinden şekillenmez.
Bize makamlarımızdan dolayı değer verenlerin değer ölçüsü bizim değer ölçümüz değildir.
Makamlar veya görevler üzerinden kendini en değerli veya en üstün gören egosu şişkin mütekebbirler sadece kendilerini tüketip giderler.
İnsan; davası için de, sevdiği lideri için de ölür…
Bunu göze alana yiğit denir.
Bunu yapana hakiki dava adamı denir.
Lakin bu yiğit dava adamları yapıp ettiklerinden dolayı zinhar bir beklenti içine girmezler.
Dava adamları her şeyi Allah rızası için yaparlar.
Allah rızasını değil de başka rızaları gözetenler kendilerini küçültürler.
Emin olun ki geldikleri veya getirildikleri hiçbir makam onları yüceltmez.
Kendi değerini sahip oldukları makamlarda arayanların veya sahip oldukları makamları kaybettiklerinde değersizlik hissine kapılanların gerçekte ne dava adamlığı bahsinde ne de değer bahsinde yeri vardır.
Bizler böyle inanır böyle yaşarız.
Siyasetimizi bu anlayış üzerine bina ederiz.
***
Ama dışımızdan birileri, kendileri öyle oldukları için bizi de kendileri gibi zannediyorlar.
O birileri zannediyor ki, bizim bütün çabamız makam-mevki elde etmek ve daha fazla yükselmek içindir!
Bilsinler ki bizim için en yüce makam, milletin gönlüdür.
En büyük amaç ise, Allah'ın rızasıdır.
Çok şükür yapıp ettiklerimizden dolayı böbürlenenlerden değiliz.
Hamdolsun bir beklenti için siyaset yapan namertlerden değiliz.
Biz davamız ve liderimiz için “ölümüne” diyenlerdeniz.
O alçaklar şunu bilsin ki ucunda ölüm olan bir yola koyulanlar veya ölümün at koşturduğu meydanlara korkusuzca inenler kendi nefislerinin hesabını yapmazlar.
Sonraki günlerin hesabını hiç yapmazlar.
Ne mutlu davasının adamı olanlara!
Ve ne mutlu davasının yiğit liderinin arkasında çıkarsız ve beklentisiz saf tutanlara!