Dostum “Sen ara muhasebe yapmayı seversin, Soma’da yaşanan felâketle ilgili de ‘hasar raporu’ çıkaracaksan, kaybedenlerin en başına Aydın Doğan’ın ismini yazmayı unutma” dedi. Şaşırdım. Ülkemizin hâlâ en büyük medya patronunun Soma felâketinden hasarlı çıkmasını aklım almadı.
Almalıymış...
Hürriyet ile Sabah gazeteleri arasında bir kavga var şu sıralarda. İki gazetenin satış rakamları birbirine yaklaştığında Hürriyet, okur sayısı farkı 100 bine yaklaştığında da Sabah hep kavga başlatmıştır; şimdiki kavga geleneğin sürdüğünü gösteriyor. İki taraf da birbirini en nazik yerlerinden vurma çabasında...
“Orada gazeteci yok mu?” diye soruyordu Hürriyet’in yayın yönetmeni; Sabah’ın yayın yönetmeninin ona cevabı “Orada vicdan yok mu?” oldu.
Vicdan yoksa gazetecilik olsa nedir ki?
Sabah sabah arayan dostumun iki gazete arasındaki kavgayla bir ilişkisi yok; Aydın Bey’e özel bir garazı da bulunmuyor... “Müstahak o” diyenlerden değil yani...
“Gazetesinin yazarlarının halkı rencide eden, gerçekleri çarpıtan, şirket patronunu kollayan yazıları ve yorumları bir yana; der Spigel dergisinin ‘Cehenneme git Erdoğan’ saldırısı bir yana... Doğan Grubu’nda Alman sermayesi olduğu için... Tayyip Bey nezdinde bardağı taşıran damla, Spiegel’in attığı, ardından Türkçe ve Almanca savunduğu o başlık” dedi dostum...
Bazılarının Tayyip Erdoğan ve Ak Parti takıntısı tehlikeli boyutlarda. Sonuca ulaşmamış Gezi ile seçim öncesi kargaşalarını Soma’daki felâketi kullanarak diriltme amaçlı olduğu kendisini hemen belli eden yorumlar Hürriyet’te yer aldı. Hürriyet’in bir yazarı, galiba okurları arasında oyunu Ak Parti’ye vermişlerin azlığından cesaret alarak, “Mitingine katılarak Tayyip Erdoğan’ı alkışlayan, seçimde oylarını Ak Parti’ye oy veren işçiler değil mi bunlar, başlarına gelene müstahaklar” anlamı taşıyan sözler bile sarf etti.
Konda araştırma şirketi Hürriyet okurlarının yüzde 41’inin ‘CHP seçmeni’ olduğunu belirledi. Yüzde 15’i MHP’ye oy vermiş... Ak Partili Hürriyet okuru oranı yüzde 27...
“Ölmeye müstahaklar” yaklaşımına rağmen gazetelerini almaya devam eder mi Ak Parti’ye oy verenler?
En sert eleştiriler bizim gazetede çıkıyor ya, dostum beni “O yazarla sütun komşusu olabilirdin; Hürriyet’ten önce Star kendisine yazarlık teklif etti, az daha kabul de edecekti” diye uyardı. Kendisi tanığıymış... Es
ki bir patronu aracılığıyla yaklaşılmış yazara, prensip olarak anlaşılmış da... “Merak etmeyin, ben sizin gazeteye göre de yazarım” teminatı veriyormuş, Hürriyet’e geçince halktan ‘göbeğini kaşıyan adamlar’ diye söz eden, Somalılar için “Müstahaklar, ne olacak” diyen yazar...
‘Doğan Yayın İlkeleri Kurulu’ Aydın Bey’in bu vartayı da atlatmasına yardımcı olabilir...
Neden olmasın? Benzer bir terslik, Hürriyet’in seçime giderken yaptığı, CHP ve MHP’yi kollarken Ak Parti’yi zor duruma düşürmeyi amaçlayan yayınlar sırasında yaşanmıştı. Dışarıya yansıyan öyle bir görüntüydü. AydınBey başkanı olduğu kurulu toplayıp “Hürriyet bu dönemde dengeli ve tarafsız bir yayın çizgisi izlemiştir” açıklaması çıkarmıştı.
Şimdi de benzer bir kurtarıcı açıklama Soma’yla ilgili yayınlar üzerine gelebilir...
‘Yayın İlkeleri Kurulu’nda çoğu grupla irtibatlı ülkemizin öndegelen iletişimcileri yanında Prof. Salih Tuğ ile Prof. Nevzat Yalçıntaş da yer alıyor...
Onun ‘hasarlı’ tespiti üzerine aklıma gelenleri birbiri ardına sıralamamı sabırla dinleyen dostum, “Hayır, ben bunlardan öte bir hasarlı durumdan söz ediyorum” deyip sustu.
Merakımı gıdıklamayı sever...
Kastı şuymuş: İstanbul’da yerleşik bazı mühim kişiler, Tayyip Erdoğan’ın adaylığına kesin gözüyle bakılan cumhurbaşkanlığı seçiminde karşısına alternatif çıkarma niyetindeymişler... “CHP ile MHP arasındaki ‘çatı adayı’ mutabakatı tarafların mühim kişilerce ikna edilmesi sayesinde gerçekleşti. Soma o projeyi berbat etti” dedi dostum...
Ve ekledi: “Bulunan kan Hürriyet’ten biriydi...”
Proje yine de hayata geçirilebilirmiş, ama Hürriyet’in kendilerini zor durumda bırakan haberleri, yazıları ve yorumları yüzünden şaşkınlık yaşanıyormuş o cephede...
“Allah, Allah” demekten kendimi alamadım... “Hürriyet’ten bir aday mı? Kim acaba? ‘Pop sosyolog’ mu yoksa?” soruma güldü dostum ve “O değil” demekle yetindi.