7 Haziran seçim sonuçlarının ne dediği ortada. AK Parti tek başına iktidarı kaybetti. HDP oylarını yüzde 13’e çıkartarak barajı aştı ve MHP’yle aynı sayıda vekil çıkarttı. CHP her zamanki gibi gene kaybeden. Gerçi Kılıçdaroğlu kazandığını sanıyor ama gerçek ortada.
CHP’nin vaatlerinin toplumda zerre karşılığı olmadı. Memura ikramiye, asgari ücreti artırma vaadi CHP oylarını artırmadığı gibi geriletti de. Aslında seçim sonuçlarını analiz etmek çok basit. Birincisi Kobani meselesinden ötürü AK Parti’ye oy veren Kürt seçmenin yüzde 5 ila 6’sı oyunu HDP’ye verdi. Biz buradan ne dersek diyelim Batıdaki ve Doğudaki Kürt seçmen Kobani’de yaşananları bizim gibi algılamadı. AK Parti’den kaçan Kürt oylarının tek izahı budur.
HDP adı çok duyuldukça milliyetçi Türk seçmenin yüzde 1.5’i de oyunu MHP’ye verdi. Öte yandan Erdoğan nefretinden birkaç puan da CHP ve laik Türklerin oyu HDP’ye kaydı. İşi özü budur. Onun dışında her yorum saçmadır. Yok AK Parti teşkilatları çalışmadı, yok halka tepeden bakıldı, yok bilmem neydi gibi sebeplerden AK Parti oy kaybetmedi. Kaybetse İç Anadolu ya da Karadeniz’de de kaybederdi. Kabaca AK Parti İstanbul, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da oy kaybetti.
Milli iradenin tezahürü bu yönde oldu. Buna saygı duymak gerekir. AK Partililer kimseyi suçlamadı. Halka hakaret etmedi. Karara saygı duydu. AK Parti gene tek başına iktidar olsaydı, muhtemelen CHP’liler gene hakaret edeceklerdi.
Peki bundan sonra ne olur? Davutoğlu, Erdoğan’dan hükümet kurma görevi alır. CHP ve HDP koalisyona yanaşmayacaktır. AK Parti’nin bu iki partiyle koalisyon kurması partiye zarar verecektir. Burada belirleyici olacak MHP’nin tutumudur. MHP 1999’da yaptığı hataları yapmak istemeyecektir. Temkinli hareket edip sağlam durmak isteyecektir. AK Parti’ye taban olarak benzeyen MHP’yle koalisyon en güçlü ihtimal olarak masada duruyor. Koalisyon kurulamaz ise erken seçime gidilir. Kasım ayında yapılacak bir seçimde de aynı sonuç çıkarsa AK Parti-MHP koalisyonu kurulur.
Paralel yapıyla mücadelede özellikle polis ve yargıda ülkücü kökenlilerin büyük katkısı olduğunu hatırlatmak gerekir. Geçtiğimiz 10 Ekim’de HSYK seçimlerinde çoğu ülkücü ve bazı sosyal demokrat savcı ve hakimler hükümetin işaret ettiği Yargıda Birlik Platformu’nu destekledi. Orada devlet bir araya gelmişti. AK Parti’nin yargıda destekçi sayısının az olduğu bilinen bir gerçek. Ama paralel çete gerçeğini bilenler o seçimde gereken özeni göstermişler ve devletin yanında saf tutmuşlardı. Yine bürokraside birçok yerde ülkücü kökenlilerin olması AK Parti açısından da bir avantaj. Ülkücü bürokratların muhafazakarlara göre daha cesur olduğunun da altını çizelim.
Dün Akşam gazetesinde Etyen Mahçupyan olası bir AK Parti-MHP koalisyonu için şu doğru tespitlerde bulundu: “Son alternatif olan AKP/MHP koalisyonu ise her açıdan daha gerçekçi gözüküyor. Taraflar birbirini tanıyor, sosyal ve kültürel taban birçok yerde neredeyse iç içe. MHP bürokrasi deneyimi ve uzantısı olan bir parti ve AKP ile işbirliğinin onlara uzun vadeli bir devlet imkânı vereceğini hesaplayacaklardır. AKP ise kendisinden daha devletçi bir ortakla yürümenin rahatlığını kullanmak isteyebilir. Bahçeli’nin seçim sonrası erken seçim çağrısı anlam ifade etmiyor. Çünkü seçim olup da MHP örneğin 19 alsa ne olacak? Yine koalisyonun eşiğine gelecekler. Eğer şu an iktidar olma imkânı varsa, bunu belirsiz bir seçim için harcamanın mantığı var mı?”
Diğer yandan Erdoğan’ı Beştepe’den indiririz, yargılarız gibi gerçekle bağdaşmayacak ve 27 Mayıs’ı andıran hevesleri olanlar var. Çok beklerler. Ellerinden bir şey geliyorsa deneyebilirler. Ama böyle davrananlar karşılığını alır. Kurumlar yerinde duruyor.
7 Şubat’ta Hakan Fidan ve MİT elemanlarını almaya gelenler neyle karşılaştıklarını size anlatsınlar. Serencebey’e doğru hareket eden paralel polislerin neyle karşılaştıklarını öğrenmek isterseniz, Silivri’yi ziyaret edebilirsiniz.