Devreye 1-0 geride giren bir takım; elbette başarısız ve üzüntülüdür ama, F.Bahçe'yi aynı kefeye koyamayacağım. Evet, gol yemiş olmaktan mutlu olmadığı kesindi. Fakat oynadığı oyun açısından, futbolcuların "Kulakları çekilecek" suçlulukta değildi. Olsa olsa; uyarı ya da tembih gerekirdi.
Ceza sahasına bolca orta yaptılar, pozisyon buldular, tehlike yarattılar, şut çektiler... Kontrollü oynamakla tempolu oynamak arasındaki bir dengede oyunu sürdürdüler. Kimileri bunları yeterli görmeyebilir.
Belki haklı da olabilirler... Çünkü aynı şeyleri Eskişehir de yaptı ama, onlar golü buldular. Fakat gariptir; öne geçtikten sonra o etkili atakları bir anda yokoldu. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı, şaşkınlık içindeydiler. Golden sonra maç bitene kadar, eskisi gibi olamadılar. F.Bahçe ise, iyi oynadığını sandığı bir maçta geriye düşmüş olmanın isyanı içinde; baskısını arttırdı.
***
F.Bahçe'nin maçın akışı içinde sıkıntı yaşamasına, Emre Beilozloğlu'nun geçmişteki "Oyun liderliği" yetisinin bu kez yetmemesiydi. Maça bildik ağırlığını pek koyamadı. Atılmasına neden olan gafleti, affedilemez. Alper Potuk da, eski takımına karşı oynamanın manevi baskısı altında; sokulgan futbolunu sergilemekte zorlandı. İkinci yarı oyuna giren Mehmet Topal bile, orta saha için gerekli "Aranan Adam" olamadı. Geçen haftanın vukuatlısı Caner, özür sonrasının boşluğu içindeydi.
F.Bahçe bütün bu olumsuzluklara rağmen, sahanın ezilen tarafı değildi. Sadece, anılan sıkıntıların yarattığı beceri noksanlığıydı. Dikkatler dağınık olunca, odaklanma sorunu yaşanıyor... Ama korner atışında kalecinin zamanlama hatası, hatalı çıkışı ve topun çizgiden çıkarılma aşamasında aciz kalınması; F.Bahçe'ye yenilgiden kurtulma şansı getirdi. Ama Emre'nin yarattığı gerilimin hemen sonrası takımın konsantarasyonu tamamen dağıldı. Goller ve peraltı geldi. Penaltı kararı doğruydu. Eğer puan kaybedilmişse, Emre'nin yüzündendir.