Hareketli olmakla, hareketi organize etmek arasında ciddi bir fark var. G.Saray da maça istekli başladı, hızlandı, baskı kurdu ama; hareketli olmasının ödülünü ancak devre bitimine doğru alabildi. Onyekuru’nun Hagi stili aşırtması, görsel bir zenginlikti.
Emre Akbaba transferiyle gündemin ana maddesini oluşturan G.Saray, bu yeni itici güçle kendine gelmişti. Taraftarın da, bu yeni transferle keyifli olduğu açıkça anlaşılıyordu. Ama bu kadar aceleyle oynatılmasını yadırgadım. Aceleci bir karar.
Golün biraz geç gelmesi sıkıntı yaratmadı. Sahadakiler de tribündekiler de, 3 puandan emin görünüyordu. Bu yüzden telaş, panik, sıkıntı oluşmadı. Zaten olması gereken de oldu. Aşırtma gol güzeldi.
***
İlk yarıda, çift dalınarak ceza sahasında oluşan pozisyonda; G.Saray penaltı bekledi. Fakat tamamen topa müdahale olduğu için, devam kararı doğruydu. VAR’a bile başvurulmayacak kadar net bir durumdu.
Saçma sapan zam talepleri yüzünden, gül gibi geçinip gittiği G.Saray’da herdef adam haline gelen Gomis; ipleri kopma noktasına getirdi. Burnu sürtünsün diye geçmişte gözdağı verilen Gomis, dün de ikinci yarıda oyuna alındı.
***
Göztepe’de Yasin’in, kendisinin gözden çıkarılmasına esaslı bir cevap vermek için çabaladığı kolay anlaşılıyordu. Ders vermek ya da intikam amaçlı futboldan nefret ederim.
Onyekuru’nun kendini kabul ettirme çabası ise, futbolun doğal içgüdülerinden biridir. Yuto Nagatomo’nun da, iki günlük idmanla başladığı G.Saray serüvenini kararlılıklla/başarıyla/istikrarla sürdürmesini hayranlıkla izliyorum. Bravo!