22 Şubat'ta "PKK/DEM'in Mersin Stratejisi ve CHP" başlıkla bir yazı yazmıştık.
Yazının üzerinden altı ay geçti.
Biz ta o zamandan bugünkü gelişmelerin olabileceğine işaret etmiştik.
Dolayısıyla... Mersin'de son yaşanan biji serok soslu halay hadisesini de göz önünde bulundurarak fikri takip adına yazının ikincisini yazmalıyım, diye düşündüm...
Ne var ki önüme, PKK/YPG'li terörist Ferhat Abdi Şahin'in "Türkiye bizi ortadan kaldırmayı hedefliyor" sözü düştü.
Aslında son zamanlar bu sözü o kadar duyuyoruz ki...
PKK/DEM'lilerin biri çıkıyor biri iniyor, aynı sözü tekrar edip duruyorlar.
Kime söylüyorlar bunu...
Tabii ki Kürtleri meze ederek taşeronluk yaptıkları emperyalistlere.
Daha geçen hafta, "Mazlum Kobani'nin yalvaracağı günler uzak değil" diye yazmıştım.
Bazen çağrışımlar insanı hiç olmadık yerlere sürüklüyor.
Şu Mersin'de özgürlük çağrısı yaptıkları önderleri yakalandıktan sonra uçakta Türkiye'ye getirilirken ne demişti hatırlar mısınız...
"Benim annem Türk'tü. ... fırsat verilirse hizmet ederim!"
İnsan düşünmeden edemiyor...
Birilerinin gölgesinde özgürlük rüyaları görenler, kimlik davası güdenler bir gün geliyor, acı gerçeklere uyanıyorlar.
Bu coğrafyanın gerçeği de Türkiye'dir.
Yani bu coğrafyada hukuk tesis edecek bir güç varsa o da Türkiye'dir.
Birileri hemen yoksulluk-yoksunluk denkleminin içine hapsettikleri ekonomi ezberleriyle hamaset diyecekler bu sözüme ama tarih de reelpolitik de bu gerçeği doğruluyor.
Amerika bu gerçekliği değiştirebildi mi?
Bir devlet kuracaklardı, ne oldu?
Hep yaptıklarını yaptılar ve bir bataklık oluşturdular.
Bu bataklığı kurutacak güç de biziz.
Mazlum Kobani rüyadan uyanmış, bakın, bundan birkaç gün önce Kanal Suudiye'ye verdiği demeçte ne diyor:
"Çatışmayı bitirmek için Türkiye dahil herkesle her türlü siyasi diyaloğu destekleriz."
Trump etkisi deyip geçiştiremeyiz bu durumu.
Amerika'nın Afganistan'dan çekilmesinden sonra, "dürüst olalım ...insanlar korktu" diyen "sözde ulusal kahramanın" o gün söyledikleri Trump gelsin ya da gelmesin önümüzdeki süreçte gerçekleşecek, ABD Suriye'den çekilmek zorunda kalacak.
Bakmayın siz Trump'ın saçma sapan tehditlerine, müesses nizamın yaşadığı kriz herkesin malumu.
PKK/PYD'nin bıraktığı DEAŞ'lılar konusu, şu saçma sapan "DEAŞ'la mücadele eden savaşçılar" efsanesini çürütmekten başka bir işe yaramaz. Yani "terör işbirliği" gerçeğini aşikar eder bu durum.
Biz şimdiye kadar her ne yaptıysak Amerika'ya rağmen yaptık.
Türkiye Irak'ta terörün belini kırdı...
Suriye rejimiyle normalleşme konusunda ciddi mesafe katetti.
Sıra Suriye'deki teröristlerin defterinin dürülmesinde.
Zor oyunu bozuyor işte.
Ortadoğu gündemini sıkı bir şekilde takip eden bir dostum, Arabi El-Cedid gazetesinden bir haber gönderdi.
Gelinen noktayı göstermesi bakımından haberdeki şu satırlar önemli:
"Yıllar süren bir duraklamanın ardından Rus ve Türk kuvvetleri arasında ortak devriyeler yeniden başlıyor. Bu gelişme, Ankara ve Suriye rejimi arasında artan normalleşme konuşmaları ile eş zamanlı olarak ortaya çıkıyor."
Suriye rejimine yakın el-Vatan gazetesi de...
"Halep - Lazkiye yolu, bilinen adıyla 'M4' yolu üzerinde yakında Rus-Türk ortak askeri devriyelerinin başlayacağını" yazdı.
"M4" yolu, batıdaki Lazkiye'yi, kuzeydeki İdlib ve Halep'e bağlıyor. Eğer buradaki güvenlik sağlanırsa Suriye'nin istikrarı açısından önemli bir adım atılmış olacak.
Kalkınma Yolu etrafında yeni bir pakt doğuyor.
Daha da önemlisi ne biliyor musunuz... Suriye'de bir hukuk tesis edilecek.
Çok zor bir süreç elbette.
13 yıllık iç savaşta, örgütler de kendi statükolarını oluşturdu ve her birinin arkasında batılı bir güç var.
Yani, örgütlerle değil de devletlerle mücadele ederek hukuk tesis edilecek.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ifadesiyle "iki buçuk devletin" gölgesinde, Mersin'den Irak'ın kuzeyine ülke hayali kuran teröristler de bu süreçten payını acı bir şekeldi alacak.
Son bir söz...
Devamlı kendilerine efendi arayanlar özgür olamazlar.