Ağustos 2018’de karşılaştığımız ağır ekonomik saldırının tam analizini yapmadan ve yeni bir saldırıya karşı piyasalar zemininde duvarlarımızı örmeden geleceğe dönük planlama yapmamız mümkün değildir.
Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip Venezuela’yı perişan eden, nükleer süper güç Rusya ile kadim devlet İran’ı ekonomik ambargo ile çökertme yolunda olan bir emperyalist güçten söz ediyoruz.
Saldırının “atlatıldığına” inanmak gaflettir. Kendini tekrarlayacak ve mutlaka sonuç alana kadar da devam edecek bir stratejik saldırıyla karşı karşıyayız…
Emperyalizmin kıskacında geleceğe dönük umut yüklü planlara yer olamaz, ‘milli egemenlik’ kendiliğinden tartışma konusu olur.
Belli ki, ekonomide yeniden saldıracak, sokaklarda ürettikleri kontrollü kaos ile yeni anti-demokratik müdahalelerin yolunu açmaya çalışacaklar.
Bakın, kişi başına geliri yıllık 2.500 Dolar’dan, 10.000 Dolar civarına çıkaralı kaç yıl oldu, neden yıllardır patinaj çekiyoruz, neden, cumhuriyet tarihinin en güzel ekonomik verilerinin yaşandığı Mayıs 2013’ten hemen sonra girdiğimiz karanlık tünelin ucundaki ışık hala görünmedi?
İşbirlikçiler yeniden güçleniyor
FETÖ’cü kaçak, sosyal medya mesajlarında, “o rahibi tıpış tıpış verecek, S-400’ü de alamayacaksın” derken, akılcı bir rota çiziyor. Çünkü kanatları altına sığındığı Amerikan emperyalizminin ne yapabileceğini çok iyi biliyor. Vatana ihanet halinde suçüstü yakalanmış, bütün pislikleri ortaya dökülmüş bir örgütün hemen tüm elemanlarının bugüne kadar doğru-dürüst pişmanlık belirtmemeleri, aksine, “az kaldı yeniden geliyoruz” havası basmalarının nedeni de budur.
Emperyalizm, 15 Temmuz milli direnişinin hesabını sormakta kararlıdır.
Kozmik oda kumpasıyla, planladıkları darbeye karşı direnebilecek yerel unsurları tespit ettiklerini sanıyorlardı, karşılarında 80 milyonu buldular!..
Şimdi, 15 Temmuz’da sivil-asker, kim direnmişse, kumpaslarıyla tasfiye çabasındalar. Hiç beklemedikleri gazeteciler, akademisyenler, yerel siyasetçiler, KOBİ patronları karşılarına dikildiler, belli ki, herkesi listelediler, şimdi, “mıntıka temizliği” yapıyorlar…
FETÖ-PKK ikilisi ile savaş, önce kararlı anti-emperyalist duruştur.
Ekonomiden gelen zorlamalar sonucu uzlaşma arayışı kimseyi kurtarmaz, yalnız, öldürücü darbenin biraz daha geç gelmesini sağlar.
Tek makam, milletin yüreğidir
Emperyalizmin merkez ülkeleri, Türkiye gibi “çevre” ülkelere geniş manevra alanı tanımayacak.
Amerikan kontrolündeki Avrupa bağlantılı trans-atlantik emperyalist ittifak, Türkiye gibi “yükselmekte olan” ülkelere asla kapı aralamayacak.
Mesela, Sorosgiller hükümetin yakın bir gelecekte IMF’nin kapısına gitmek zorunda kalacağını, umut yüklü bir beklentiyle dile getiriyor.
Yaşanılan yeni-sömürgeciliktir, bu dönemin karakterleri de böyledir.
Kuvayı milliye için ise makamların, gücün ve paranın değeri yoktur.
Asıl olan milletin bekası, tam bağımsızlığı ve tartışmasız milli egemenliğidir.
Bu yolda itilip-kakılabiliriz. İşlerimizden, yıllar boyu büyük emekler verdiğimiz mesleklerimizden olabiliriz.
Anti-emperyalist mücadeleyi verirken en yakınlarımız tarafından bile “kaybeden” görülebiliriz.
Hatta bizleri korumasız bırakabilirler, kurtlar sofrasına yem etmeye de kalkabilirler.
Bunların hiçbir önemi yoktur.
Kuvayı milliye için tek yaşam zemini vardır: Milletin yüreği.
Kuvayı milliye için tek alan vardır: Milletin bekası için açılmış cephe.
Kim gelirse gelsin, geldiği yere kadar kovalamayan namerttir.