Empati” fiyakalı bir sözcük. Türk Dil Kurumu,”Kişinin kendisini başka bir bilincin yerine koyarak söz konusu bilincin duygularını, isteklerini ve düşüncelerini denemeksizin anlayabilmesi becerisi” olarak yazmış anlamını.
Daha özet gidelim, kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyması diyelim adına. Bu kısmı aklımızda tutup devam edelim...
***
Bir süredir gazetecilik adına çeşitli konferanslar düzenleniyor Türkiye’de...
Son olarak “Barış Gazeteciliği” konuşuldu. Medyanın kullandığı dil, dilin nefretten arındırılması gibi oldukça önemli başlıklar vardı. Özellikle nefret dili kısmına dair söylenmesi gereken çok nokta var.
Nefret dediğimizde eskiden düşman diye tanımlanan ülkeler gelirdi aklımıza...
Zaman içerisinde “nefret” tanımlamaları etnik, dinsel ya da mezhepsel hale geldi.
En sonunda ve maalesef normal siyasi tartışmalar da bu dilden nasibini aldı.
***
Abarttığımı düşünenler olabilir... O zaman söyler misiniz, “Başkasının acılarına sevinerek yaşayan” bir dil tutturmadık mı? Bu dilin sokakta bir karşılığı yok mu? Sadece siyasette böyle değil durum, futbolda da aynı...
Eskiden Galatasaray ya da Fenerbahçe sevgisi üzerinden tanımlanırdı taraftarlık duygusu.
Şimdi insanlar tuttuğu takımdan ziyade diğer takımdan nefret ederek, o nefreti dile getirerek, tanımlıyorlar kendilerini...
Kötüdür başkalarının acılarına sevinerek yaşamak. Adama senin kendine ait sevinçlerin yok mu diye sorarlar, cevap veremezsin...
***
Empati duygusunu biraz olsun hakim kılabilirsek bu nefret dili mevzi kaybedecek.
En azından rekabet etmek ile nefret etmek arasındaki fark üzerinde durup düşünebilecek zamanımız olacak.
Eski dönemlerde nefret duygusunu yönetmek daha kolaydı zira insanlar arasında iletişim bu kadar güçlü değildi.
Şimdi sosyal medya çarpanı var ve nefret çok kısasürede dile geliyor, çok kısa sürede karşıt nefreti doğuruyor.
İşin kötü tarafı medya aktörleri, sosyal medyada hakim olan nefreti bilerek ya da bilmeyerek körükleyecek cümleler de kuruyor.
Kimsenin farkında olmadığı şey, nefret duygusunun en büyük zararı nefret edene verdiği...
O yüzden bize önce empati gazeteciliği lazım...