Eminê Perixanê’nin hayatını oğlu Hüseyin Demirel, ‘Hevar Delal’ adıyla kitaplaştırdı.
Cumhuriyet rejiminin mağdurları, kendilerini görünür kılmak için dikkate değer bir mücadelenin içindeler. Kim ne derse desin, Türkiye geçmişiyle yüzleşiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşmalar yapılıyor ve halk bu konuşmalardan kimin ne düşündüğünü öğreniyor. Toplum kendisini yeniden üretmeye devam ediyor.
Yeni bir bellek inşası gerçekleşiyor. Böylesi dönemlerde, farklı kimliklere ve inançlara sahip toplumsal kesimler, mağduriyet bilinciyle hareket ederler ve bu onların toplumsal ve siyasal hayat içinde daha fazla görünür hale gelmesine yol açar.
Mağdurların kim olduğu konusunda yeni fikirlerle, hikayelerle karşılaşıyoruz.
1915’te Ermeniler ve Turabdin bölgesinde de Süryanilere yapılanlara ait toplumsal hafızanın hızlı bir biçimde uyandığına tanık oluyoruz.
İttihatçılık ve zararları
İnkarla başlayan süreçten sonra, Kürtlerin yaşadıkları acıyla yüzleşiyoruz. Resmi tarihin birer isyan olarak gösterdiği bir takım hadiselerin, aslında isyan bile olmadığını anlıyoruz.
Gizli saklı bir şey kalmadı. Birgül Ayman Güler ve Sırrı Sakık’ın sarf ettiği sözler bu bakımdan önemliydi ve tartışmalara yol açtı. Kuşkusuz bu tartışmalar bitmeyecek, muhtemelen daha sağlıklı bir mecrada devam edecek.
Sakık’ın Türkiye topraklarına sonradan gelip yerleşmiş halklara gönderme yapan ve bu ülkenin ‘gerçek sahiplerine’ işaret eden konuşması tepki aldı. Tanıdığım Sırrı Sakık’ın hiçbir halkı ötekileştirmek gibi bir amacının olmayacağından eminim. Sakık aslında bütün Kürt aydınlarının bilinçaltında yatan bir gerçeği ifade etmek istiyordu. Ama farklı bir cümle kurunca, yanlış anlattı ve yanlış anlaşıldı. Gizlemeye gerek yok, Kürt aydını olsun Kürt siyasetçisi olsun İttihatçılar’ın hem Kürtler’e hem Türkler’e çok büyük zarar verdiğine inanırlar. Bu inanç sebepsiz de değildir doğrusu. İttihatçılık bu topraklara dışarıdan geldi. İlk İttihatçı kadroların, 1915’te Kürt aşiretlerini önemli oranda kontrol ettiklerini Neo-İttihatçılar’ın ise aynı şekilde 30 yıldır, hatta kuruluşundan bu yana PKK’yi hiç yalnız bırakmadıklarını kim inkar edebilir?
Tehcirin sürüklediği hayatlar
Size ben, 1915’in İttihatçılarını ve Kürt aşiret liderlerini nasıl kullandıklarını anlatacağım. Hikayeye konu olan aşiret liderleri benim öz dayılarım olurlar.
Kürtler Remi der. Büyük bir aşiretin adıdır. Batman ve kısmen de Beşiri’de varlığını sürdüren bu aşiretin adı Türkçe’ye Ramanlı olarak yerleşti. Annem bu aşirete mensuptur.
Annemin amca çocukları olan Eminê Perixanê ve kardeşlerinin hikayesi çok trajiktir, ama bir o kadar da öğreticidir.
Eminê Perixanê, Rus cephesinde ordu saflarında savaşmış bir aşiret reisiydi. Yirmi beş kişilik küçük grubuyla cephede gösterdiği yararlılıklar için bir yazılı takdirname ile, Liyakat, Şeref ve Üstün Hizmet madalyası almıştı ve bu madalyaları Ramanlı Emin’in göğsüne Kazım Karabekir Paşa bizzat kendi eliyle takmıştı.
Ermeni tehciri bu ailenin devletle olan ilişkilerini bambaşka mecralara soktu.
Ve her şey Diyarbakır valisi Dr. Reşit’in, tehciri fırsat bilip Diyarbakırlı zengin Ermeniler’in servetine el koymak için kurduğu planı hayata geçirmesiyle başladı.
Annem Behiye Miroğlu’nun amcası Ahmet, Hasankeyf ağalarından Abdullah’ın kızı Perixanê ile evliydi. Ve Perixanê’nin Emin, Abdullah, Mustafa ve Ömer adında üç oğlu vardı.
Servet avcılarının kirli oyunları
Devlet adına cephelerde düşman birliklerine karşı, İttihat Terakki’nin saflarında savaşan, devlete sadakat gösteren, Beşiri’den Raman bölgesine oradan da Hasankeyf’e kadar uzanan geniş bir coğrafyada, Ermeniler’e ve Süryaniler’e karşı başlatılan harekatı son derece kolaylaştıran bu aşiretin liderleri, daha sonraki yıllarda devlet tarafından teker teker yok edildiler.
Eminê Perixanê, Rus cephesinde, ordu saflarında savaşırken, kardeşleri Mustafa ve Ömer, Diyarbakır valisi Reşit’in kirli bir oyununda canlarından oldular.
Ermeni tehciri başlamıştı. Dr. Reşit, Diyarbakırlı zengin Ermeni ailelerin servetini ele geçirmek istiyordu. Bu ailelerin listeleri hazırlandı, evlerine baskınlar yapıldı.
Dr. Reşit onlara güvenli bir yoldan Türkiye’den çıkacakları vaadinde bulunuyor, umutlandırıyordu.
Reşit, bu Ermeni aileleri yok etmek için, işbirliği yapacağı aşiretler aramaya başladı. Sonunda Ramanlılar’da karar kıldı.
‘Ermeniler’i sana teslim edeceğim’
Eminê Perixanê’nin kardeşleri Mustafa ve Ömer Raman bölgesinde kalıyorlardı. Vali iki kardeşe haber saldı, gelin görüşelim dedi. Mustafa ve Ömer valiyle görüşmek üzere Diyarbakır’a yola çıktılar. Ömer bir suçtan dolayı aranıyordu. Diyarbakır’a girmedi, şehrin dışında bekledi. Mustafa ve Dr. Reşit buluştular. Dr. Reşit Ramanlılara duyduğu güveni anlattı Mustafa’ya. Diyarbakırlı zengin Ermeniler’den söz etti. “Bu zengin Ermeniler’i sana ve kardeşine teslim edeceğim” dedi ve bu sırrı kimseyle paylaşmaması gerektiğini uzun uzadıya anlattı.
Mustafa ve Ömer iki kelek bulacak ve Vali’nin teslim ettiği Ermeniler bu keleklere bindirileceklerdi. Dicle üzerinde kelekle seyahat bir süre devam edecek, sonra dinlenmek ve yola gündüz devam etmek bahanesiyle ıssız bir yerde durulacak ve kelekle yolculuğa çıkarılanlar gece karanlığında infaz edileceklerdi. Hikayenin devamı haftaya...