Fenerbahçe camiası, 3 Temmuz sürecinden bu yana, müthiş bir dayanışma içinde; adeta tarih yazıyor. Camia adalet mücadelesi verirken, futbolcuların bu süreçten kendini soyutlaması zaten mümkün değildi. Onlar da sahada ellerinden geleni yapmak zorundaydılar. Takım büyük bir yardımlaşma duygusu içinde, “Ligin kendine en güvenli” ekibi olma özelliğini gösteriyor.
Maça başlarken, rakibinin zaaflarını belirlemek için; belli bir süre rolantide oynama ihtiyacını duymadı. Hemen harekete geçti. İşini bir an evvel bitirme amacındaydı... Emenike de, takımın erken sonuç alma isteğine uyum sağlayan etkili futbolunu, kısa sürede gollerle süsledi. Çok diriydi. Üstün fizik kondüsyonu, rakip savunmayı darmadağın etti. İki golü de, rakiplerini peşine takarak ve birkaç G.Antepli futbolcu arasından sıyrılarak attı. Deli fişek gibiydi...
***
Evsahibi ekibin bir penaltı beklentisi vardı ama; şartlar tam oluşmamıştı. Mustafa’nın düşüşünde, Caner’in hafif bir dirsek müdahalesi vardı. Ancak bu temas, hakemin beyaz noktayı göstermesine neden olacak kıvamda değildi. Hatta omuz omuza mücadele sınıfına bile girebilirdi. Zaten düşüşü de pek inandırıcı değildi. O pozisyon devam etti, F.Bahçe’nin ikinci golüne olanak sağladı.
Zaten sarı-lacivertli takım, rakibini tamamen bloke etmiş; maçın mutlak hakimi olmuştu. G.Antep elinden zor kurtulurdu. Kendi sahasında oynamasına rağmen, özellikle ilk yarıda çok etkisiz göründü. F.Bahçe uyguladığı presle, rakibinin kolay top sürmesine izin vermedi. Bu yüzden pozisyon oluşturamadılar.
***
2-0’lık skor avantajına rağmen, ikinci yarıya da tempolu girdiler. Emenike gene tozu dumana katıyordu. O kadar koştu ki; üst üste 100 metre atletizm finalleri Şaka bir yana; F.Bahçe’nin hırsını, erken işe koyulmasını, oyunu ciddiye alışını ve enerjisini 90 dakikaya yaymasını beğendim.