ABD Dışişleri Bakanı Tillerson “ilişkiler kopma noktasında” denilen bir evrede geldi Ankara. Bu ziyaretten ne çıkar, ABD Türkiye’yi karşısına niye alıyor? Sahada durum ne? TSK’dan tuğgeneral rütbesiyle emekli olan ve halen İstinye Üniversitesi’nde akademik görevi bulunan Doç. Dr. Fahri Erenel ile konuştuk. “Ziyaretin güven sorununu aşabilmek için son dönemeç olduğunu, ABD’nin belki de tarihinde ilk defa suçüstü yakalanan ve çaresizlik içinde kendisini nasıl savunacağını bilemeyen bir suçlu konumunda görüşmelere katıldığını görüyorum. Kuvvetli argümanları bulunan ülkemiz, uluslararası hukuka uygun, hem siyasi hem askeri alanda koordineli yürüttüğü politikanın karşılığını almakta” diye yorumluyor bu ziyareti Erenel.
- TIllerson ziyaretinden anlaşıldı ki ABD, YPG-PKK desteğini sürdürecek. Türkiye zaten sahada ve kararlı. ABD ise Münbiç’ten çıkmam diyor. Soru şu: Türkiye YPG’yi vururken ABD askerlerini de vurursa ne olur?
Ben başından beri Afrin konusunda Rusya’nın, İran’ın ve kısmen de olsa Esad’ın desteği olduğu için Türkiye’nin elinin oldukça güçlü olduğunu düşünüyorum. Türkiye bunu Afrin’de açık ve net ilan etti. Aralarında danışman gibi olanlar ya da YPG üniforması giymiş Amerikalılar bile olsa bize fark etmez. Bizim için dikkate alınmayacak tek hedef sivillerdir dedik ve bunu deklare ettik. ABD de dedi ki “biz bu bölge ile biz ilgilenmiyoruz”. Bunlar uluslararası hukuk açısından kayda düşülen konulardır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), notamladığı gibi bu bölgede. Notamlamak demek, ben bu bölgede hareket icra ediyorum diye ilan etmektir. Yani mermi yollu silahlar var, uçaklarını geçirme demektir, ikincisi yatay mermi yollu silahlar var, bu bölgeye girme demektir. Uluslararası hukuk açısından bunu ilan etmiştir Türkiye. Türkiye bunu yayımladığı anda dikkate alsın almasın tüm ülkeler bunu kabul etmiştir. İlan edilen alanın yukarısından siviller dahil uçak geçemez. Geçerse kabahat o ülkede ya da pilottadır. Türkiye bu yönde haklılığını ortaya koymuştur.
HEP BİR BEDEL ÖDETTİ
- Ama Türkiye’nin dize gelmediğini, caymadığını da gördü. Hala bunun hesabı içinde mi?
Geçmişten bugüne edindiği tecrübeler birkaç dönem hariç hep öyle olmuştur. Rahmetli İnönü’nün Johnson’ın mektuplu tehdidine karşı 64’lerde “dünya yeniden kurulur, Türkiye de orada yerini alır” demişti. Arkasından 74 Kıbrıs Barış Harekatı’nda “adaya çıkmayacaksınız” denilmiştir, çıkılmıştır. Arkasından rahmetli Ecevit döneminde Afyon’da “haşhaş ekimi yapamazsın” denildi. O da “Burası benim ülkem, yaparım” dedi. Ama arkasından neler oldu? Kıbrıs’ta ambargo uygulandı. 92’de ne oldu? Ege’de Muavenet vuruldu. Yanlışlık oldu, kusura bakmayın dediler. Öbüründe ne oldu? Özel kuvvetlerin kafasına çuval geçirildi, bizi böyle itibarsızlaştırmaya çalıştılar.
HARP HUKUKUNA UYMAZ
- Şimdi de Türkiye’ye yeni bir bedel ödetileceğini mi söylüyorsunuz?
Hep bu bedeli ödetiyor. Şimdi benim en büyük korkum da bu. Türkiye’nin buna hazırlıklı olması lazım. YPG sivil kıyafetle taarruz ediyor diyoruz ama ABD’nin geçmişine baktığımızda görürüz ki bunu fazlasıyla yapıyor. Esasında harp hukukuna hiç uymayan en büyük ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin silahlı kuvvetleridir. Vietnam’da yaptıklarını Vietnamlılar anlatsınlar.
PKK’YA NATO SİSTEMİ!
- Dikkatli olmalıyız derken neyi kast ettiniz?
Bir provokasyon yapabilirler Türkiye’ye. Bunu şehir ayaklanmalarıyla denediler, FETÖ ile denediler olmadı. PKK’yı şehir savaşlarına hazırladılar. 2010’dan itibaren baktık ki şehir için eğitim alıyorlar. Sur’da, Cizre’de, Şırnak’da denediler. Afrin’de de buna hazırlık var. Klasik orduların yaptığı, NATO’nun benimsediği bir bilgiyi kullanıyorlar, Amerikalıların öğrettiği. Ama biz ABD ile savaşmıyoruz, NATO ile savaşıyoruz.
- Ne anlama geliyor bu?
Bize karşı PKK’ya NATO’nun sistemini uygulatıyorlar. Şu an Afrin’deki mevzileri bir Türk kurmay subayı olarak incelediğinizde “Ben de gelsem savunma hattını böyle yaparım” dersiniz. Çünkü biz de NATO standardında eğitim alıyoruz. PKK-YPG de ona göre yapılmış. Belli ki ABD marifetiyle bu ateş hatları, savunma hatları belirlenmiş ve bu PKK’nın dediğim gibi bir ışık almadıkça yönelebileceği eylem türleri değil.
YİNE DENEYECEKTİR
- ABD’nin Türkiye’ye PKK ve FETÖ maşasıyla saldırdığını açıkça gördük. Yine de dilediğini alamadı. İkisi de başarıyla imha ediliyor. Dolayısıyla iki aracı da elinde patladı ABD’nin. Şimdi nasıl bir sabotaj yapabilir?
FETÖ’nün artıklarının bittiğini düşünmüyorum. ABD’nin B-C planları mutlaka vardır. Evet, şuanda kontrolümüz altında. İstihbaratın, jandarma ve emniyetin başarılı operasyonlarıyla geriletildi. Ancak yakın tarihi unutmayalım. Rusların Doğu Anadolu’ya ilgisi hiç bitmemiştir. Yeni Çar Petro’dan beri burada neler yapabilirim diye uğraşmışlardır, 100 yıl boyunca. Amerikalılar da. İngilizler de. ABD’nin bu bölgelerde okulları, antropologları ve yerel istihbarat elemanları var. Toplumların yapısını ve nasıl yer değiştirebileceğini tarihsel süreç içerisinde inceliyor. Ruslar da aynı şeyi yapmıştır. ABD’nin çevrede kullanabileceği hiçbir başka ülke yok. İran sınırı var kullanamaz. Azerbaycan’ı kullanamaz. Ermenistan’da Rus üssü var. Gürcistan da Rusya işgali Amerika üstünlüğünü yok etti. Dolayısıyla Kuzey Irak Yönetimi dışında dayanabileceği kimse yok. Burada mutlaka denemeye çalışıyor ABD. Türkiye’yi kışkırtıyor. Açık ve net söylüyorum; temel amaç Türkiye’yi kışkırtarak Türkiye’yi müdahale edebilecek bir ortamı yaratmak.
NASIL BİR TUZAK?
- Yani Türkiye’de kaos çıksın, iç savaş çıksın ve gelip müdahale edeyim, öyle mi?
Münbiç’e de saldırırsan, askeri birliklerime müdahale edersen, ben de sana müdahale ederim, NATO falan dinlemem havasında. Bunu daha önce yaptı. Askeri birliğime müdahale etti, kimyasal silah kullandı diye hemen uçak gemilerinden füze fırlattı ABD Doğu Guta’da.
Uçak imha ettik dedi. Ruslar da resim çekip dalga geçer gibi “senin füzelerinin sadece beşi isabet etti, diğerleri boşa gitti” diye dalga geçtiler. ABD, Rusya gibi ülkeler bunu yapabiliyor. Türkiye’nin şu aşamada buna gücü yok. En fazla 300 km menzilli füzeleri ve yoğun bombardıman uçakları var. Gider iki-üç noktayı bombalar sonra da der ki “yanlışlıkla attık”.
- Olabilir mi bu?
Olabilir. Böylece Türk toplumunu harekete geçirerek, kargaşa yaratarak deneyebilir. Adana’ya, Seyhan barajının kenarına Amerikan füzesinin düştüğünü düşünün. Halk zaten diken üstünde, Amerika’ya büyük tepki var.
ASKERİNİ VURSAK DA ABD SES ÇIKARAMAZ
- Uluslararası hukuka uygunluk Türkiye’ye ABD karşısında nasıl bir askeri üstünlük sağlıyor?
BM 51. maddeden doğan meşru müdafaa hakkımız var. 800’e yakın saldırı oldu, son 20 günde 17 vatandaş hayatını kaybetti. YPG’nin ne tür mermilerle ve sivil kıyafetle saldırdığı açık. Bundan somut veri olamaz. Afrin bölgesinde ABD, Rus veya İran kim olsa fark etmez, muharebe sahasında bulunamaz. Uluslararası hukukun, Cenevre Harp Hukuku’nun Türkiye’ye verdiği haktır bu. Türkiye kararını anayasal kurumlarıyla almıştır. Hepsi hukukidir. Uluslararası hukuka da uygundur. ABD’nin bu bölgede herhangi bir askerinin gitmesi halinde sesini çıkartma hakkı yoktur. Yanlışlık dahi olsa, ABD bunu defalarca yaptı, Felluce’de siyanürlü gaz kullandı. Benzerini Musul’da yaptı, kusura bakmayın dedi.
ATATÜRK’TEN SONRA İLK KEZ BAĞIMSIZ TÜRKİYE
- Bölgedeki güçlü müttefiki Türkiye’yi karşısına alma pahasına terör örgütü PKK ile neden iş tutuyor ABD?
Bunun en büyük sebebi Türkiye’nin gerçekten Atatürk’ün ilk döneminden sonra ilk kez bağımsız bir politika izlemesi. Türkiye ciddi bir değişim gösteriyor. Evet, 2000’lerden sonra Batı ile ilişkilerin kopmaması üzerine onlarla uyumlu politikalar izlendi ama bu politikalardan bir sonuç çıkmadığını da gördük. AB ve ABD endeksli düşünce kuruluşlarının, Dünya Bankası vs. gibi finans kuruluşlarının Türkiye’nin ekonomisine zarar vermek amacıyla haksız ithamlarda bulunduklarını gördük. Türkiye bunları ciddi şekilde analiz etmeye başladı. Kendisine destek sağlayacak, kendi gücüne güç katacak imkanlar aradı. Çevresine ve Avrasya’ya doğru yayılmaya başladı. Çin ile ilişkiler arttı. İpek Yolu Projesinin parçası oldu. İpek Yolu Projesinin en önemli ayaklarında birini Türkiye oluşturuyor. Amerika’nınsa trilyonlarca dolar borcu var Çin’e.
ABD EKONOMİK KRİZDE
ABD bol miktarda para basarak ayakta duruyor. Bu paraları da silaha dönüştürüyor. Bütçesini artırmasının temel nedeni, kara parasını aklayabilmek. ABD ekonomisi çok ciddi krizde. Türkiye ise Çin’e yaklaşıyor, Rusya ile ciddi iş birliği var. Rusya hava sahasını açmamış, Esad’ı ikna etmemiş olsaydı bu harekat yapılamazdı. Demek ki işbirliği sağlanmış. İran ile bazı olumsuz şeyler olsa da İran’dan ciddi tepki gelmiyor. Sonuçta İran da bölgede güç olmak istiyor. Bu olanların hepsi İran’ın işine geliyor. İran Amerika’nın ilk hedefi biliyorsunuz.
ABD PKK’lıları 100 dolara satın aldı
- Avantajımız nedir sahada?
Kuvvet, zaman ve mekan bakımından avantajlıyız. Uçaklarımız havalandığında yakıt ikmali gerekmeden ihtiyaç duymadan hedefe varabiliyor. Her tür lojistik için sınırımız yakın. Bu bize ABD’ye karşı ciddi üstünlük ve motivasyon sağladı. ABD ne kadar kuvvet kullanırsa kullansın teröristlere mahkum. Bir ABD askerinin ortalama maliyeti 10-15 bin dolar. Ama YPG’li teröristin maliyeti 100 dolar. Sudan ucuz. Eline silah veriyor, cebine 100 dolar koyuyor, “hadi git benim yerime savaş” diyor.
ABD kendi argümanını kendisi çürüttü
- Stratejik ortak olarak PKK’yı mı seçti ABD?
ABD Kongresinde açıklanan istihbarat raporu PKK’nın YPG’yi milis gücü olarak kullandığını ifade ediyor. PKK ile YPG aynıdır, hatta YPG PKK’nın bir alt unsurudur. Terör örgütü bile vekalet kullanıyor demek bu. Türkiye’nin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösteriyor. ABD, YPG’yi terörist diye kabul etmiyor ama istihbarat birimi diyor ki “PKK’nın koludur”. Dolayısıyla ABD’nin YPG’ye silah vermesinin en önemli argümanı çürümüş oldu kendi raporlarıyla.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ