Beklenen isim açıklandı ve Dşişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önce genel başkan, ardından başbakan olarak siyasi yolculuğuna devam edecek.
Kuşkusuz bu sürecin en kritik virajlarından birisini atlatmış görünüyor AK Parti. Parti içinde başka isimlerin de genel başkan, dolayısıyla başbakan adayı olarak adının geçmesi, acaba bir ayrışma olur mu sorusunu sıcak gündemde tuttu düne kadar.
Peki bundan sonra? Yani tüm bu tartışmalar noktalanacak ve Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ve Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığında asıl gündemine dönebilecek mı Türkiye?
Dün Davutoğlu’nun ismi açıklanırken salondan yansıyan hava, ciddi bir bütünleşmeyi yansıtıyordu. Adı geçen kimi isimler biraz buruk olabilir mi, elbette. Tüm bunlar siyasetin doğasında var. Rekabet var, yarış var ve ama sonuçta bu sorumluluğu yüklenen bir kişi oluyor. O da Ahmet Davutoğlu oldu.
Bundan sonrası AK Parti’ye genel başkanlık anlamında operasyon yapmak isteyenler açısından pek parlak görünmüyor. Çünkü şu ana kadar yapılan her hamle Erdoğan’ı güçsüzleştirmek üzere kurgulandı ve bunun seçmen nezdindeki karşılığı Erdoğan’ın daha fazla desteklenmesi oldu.
Seçmen istikrar istiyor, güçlü liderlik istiyor, kavgayla zaman geçiren siyasi parti istemiyor, hele uzun yıllar aynı çatı altında hizmet verip aniden koltuk için iş çeviren siyasetçiyi hiç istemiyor. Buyrun gezin sokaklarda, üç dönem kuralının işletilmesi nasıl olumlu yankı bulmuş. Siyasetin yenilenmesi, nefes alması ve yoluna yeni bir vizyonla devam etmesi, heyecan ve ortak gelecek algısı etrafında seçmeni birleştiriyor.
Operasyon heveslilerini yolda bırakacak bir başka konu, yeni genel başkan ve başbakan adayı Ahmet Davutoğlu’nun sanıldığından çok daha güçlü bir profile sahip olması. Emanetçi değil, olamaz. Çünkü karakteri buna uygun değil. Ortak bir karar mekanizmasının uyumlu bir üyesi olarak sahnede yerini alıyor.
Türkiye’yi hafife alanlar, etrafındaki sorunlar zincirinin faturasını ona çıkarıp yolundan çevirmeye kalkışanlar, yeni dönemde de aradıklarını bulamayacak. Erdoğan-Davutoğlu ekseni ve onlarla birlikte yol alan siyasi aktörlerin oluşturacağı enerji, çok daha geniş bir alanda siyaset üretmenin, oyun kurmanın ve hamle yapmanın yollarını açacak Türkiye’ye.
Yeni durumu algılamakta güçlük çekenlerin farklı hesapları var elbette. Öncelikle Türkiye’nin operasyonlara karşı daha dirençli hale gelmesinden rahatsızlar. Şu ana kadar yapılanlar başarılı olamasa bile ciddi ölçüde zaman kaybetti Türkiye. Ancak bundan sonrasında bu tür hevesleri olanların birkaç kez düşünmesi gerekiyor.
Konu operasyona gelmişken, Davutoğlu’nu takdim ederken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın altını çizdiği ‘paralel yapıyla mücadele’ konusu, yeni dönemin de ana gündemi olacağa benziyor. Bu mücadelede kararlı tutumu takdir edilen Davutoğlu’nun duruşu, hala yalpalayıp duranlara ciddi bir örnek teşkil ediyor. Buraya bir ek. Bugün bir basın toplantısı yapan ve bu vesileyle ayrılık heveslilerinin aklını başından alıp sonra onları derin bir üzüntüye sevk eden Binali Yıldırım, çok önemli bir gerçeği ifade etti. Paralel yapıyla mücadele bir hükümet meselesi değil, devlet politikası.
Aman da devlete ne meraklıymışsınız diyenler! Sizin olsaydı, ele geçirseydiniz devlet iyiydi değil mi! Ama olmadı işte, millet bu kez kaderini eline aldı ve emanetin ehlinde olmasını sağladı.
Böylesi herkes için, özellikle de devlet içinde devlet olma hevesindekiler için çok daha iyi.