El-Kaide, uzunca bir süre, ABD ile temsil edilen Batı karşıtlığını temsil eden bir görüntü çizmişti. Bu karşıtlık, kurulan ya da kurulmakta olan küresel sistemi yıkmayı, ona karşı çıkmayı ifade ederken yerine ne tür bir sistem öngörüldüğünü ortaya koymuyordu. Zamanla “ABD’ye git, geri çekil” diyen bu hareket, iktidar boşluğu olan alanlarda yeni bir sistemin savunucusu haline dönüştü. Bazı Afrika ülkelerinde denemelerde bulunan örgüt, Irak ve Suriye’yi bu konuda üs olarak seçti. Bugün artık El-Kaide teröründen çok, El-Kaide’ye bağlı olduğu söylenen Irak Şam İslam Devleti militanlarının faaliyetlerinden söz ediyoruz.
IŞİD, Suriye ve Irak’ta eş zamanlı ve benzer bir savaş veriyor. Bu, Afganistan ile Pakistan’ı aynı savaş alanı olarak görüp, iki ülkeyi aynı zamanda “Batılılardan” arındırma, onların düzen kurmasına engel olma faaliyetine benziyor. IŞİD, Irak ve Suriye’de hali hazırdaki iktidar mekanizmalarını ve bu iktidarların müttefiklerini reddeden bir düzen talep ediyor; bu düzenin de radikal Sünni şeriat devleti olduğunu ima ediyor.
IŞİD’in işlevi
Kabul etmek gerekir ki, söz konusu örgütün artık bir terör örgütü olarak anılması kolay değil, zira artık terör eylemleri yapmıyor, alenen savaşılıyor. Bu durumda IŞİD’e muhalefet ordusu ya da gerilla ordusu demek daha anlamlı.
Bir biçimde amaçlarına ulaşırlarsa nasıl bir devlet kurarlar orasını tahmin etmek kolay değil. Ancak, şu ana kadar yürüttükleri savaşın iki önemli sonucunun ortaya çıktığı söylenebilir. Bunlardan birisi, hem Irak hem Suriye’de cari iktidarlara karşı muhalefet yapan, uygulamalardan son derece rahatsız olan ama aynı oranda El-Kaide’nin yanında da alenen yer almayan Sünni grupların IŞİD karşısında birleşmiş olmaları. Kendi aralarında görüş ayrılığı olan gruplar ve aşiretler, kentleri geri almak için birlikte mücadele veriyorlar. Bu birleşmenin ileride iktidardaki kadrolarla da yeni pazarlık imkânları yaratacağı öngörülebilir; zira bir biçimde zalimlerle mazlumlar, daha zalim olan karşısında aynı yakaya düşmüş durumda.
İkinci sonuç ise, Irak ve Suriye yönetimlerinin El-Kaide ve bağlantılı kuruluşlara karşı mücadele veriyor olmaları nedeniyle uluslararası desteklerinin artması. IŞİD’in amacı bu mudur bilinmez, ancak Maliki ve Esad’ın iktidarlarını korumalarına yarayacak bir ortam doğduğu söylenebilir.
Ve Türkiye
Türkiye açısından Maliki ve Esad’ın destek alan liderlere dönüşmesi en tercih edilir durum değil. Bununla birlikte, her iki ülkede değişen koşullar artık muhalefet-iktidar dengeleri içinden açıklanamayacak, dolayısıyla da açık pozisyon alınamayacak bir durum ortaya çıkarmış vaziyette. İktidarların yapılarında ve politikalarında bir değişim yaşanmasına izin vermeyecek biçimde, muhalefet gruplarının savaşımı ortaya çıktı. Hal böyle olunca da, olası yeni iktidar yapılarına ilişkin tasarımlar ertelenmek zorunda kaldı; dikkatler iktidar dışı oyuncularda yoğunlaştı.
Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’nin başından beri El-Kaide’ye mesafeli olan duruşu, bugün onunla mücadele eden grupları desteklemeye dönüşmüş durumda. Bundan sonra El-Kaide karşısındaki tutumu daha da açıklık kazanacak gibi. Her ne kadar Türkiye’yi terör örgütlerine yardım eden ülke olarak gösterme çabası içinde olanlar varsa da; bunun amacının sadece hükümet üzerinde baskı kurmak olduğu söylenebilir.