Birileri, hukuk açısından suç olmayan kamuoyunun onaylamadığı sözler söylerler işler yaparlar ve 'Ne var ki bunda suç değil ya!' derler.
Doğrudur, hukuken suç sayılmayabilir ama tasvip edilmediği için sahibine bedel ödetebilir.
Hukuken suç sayılmayabilir ama ahlaken ve siyaseten bedeli olabilir.
En yakın örnek Kılıçdaroğlu'nun Özdağ ile yaptığı gizli protokol. Kanunen suç değil, üstelik partisi o konularda yetki de vermiş.
HDP ile gizli işbirliği de öyle. Kanunen suç değil!
Ama Kılıçdaroğlu bu kanunen suç olmayan hareketinin bedelini sadece seçim kaybederek değil, oturduğu genel başkanlık koltuğuna da veda ederek ödedi!
Yerine gelen Özgür Özel'in en güçlü argümanlarından en etkili olanı, gizli protokol konusuydu.
Peki, değişim söylemiyle seçilen Özel'de bir değişiklik var mı?
Yok.
O da eski genel başkanının gizli kapaklı yaptığı işleri yapıyor, üstelik alenen yapıyor!
Kılıçdaroğlu gizli işbirliği yaptığı HDP ile resmi bir ittifakının olmadığı izlenimi vermeye çalışıyordu.
Özel açıkça işbirliği yapabileceğini söylüyor.
Yeni adı HEDEP olan eski HDP kanun nazarında yasal bir parti. Mecliste temsil ediliyor, grubu var meclis başkanvekili bile var!
Ama dünya âlem biliyor ki HADEP, PKK'nın siyasi uzantısıdır. PKK ise emperyalistlerin bölgedeki ülkemize yönelik kullandığı silahlı bir terör örgütüdür.
Türkiye toplumunun yüzde 70 civarındaki çoğunluk kesiminin muhafazakâr olduğu ve PKK ile ilişkileri onaylamadığı; CHP tabanının da PKK ile ilişkileri onaylamadığı bilinen bir gerçek!
Bu gerçeğe rağmen Özel'in HADEP ile flörtünün siyasi bedelini göremiyor olması düşündürücü değil mi?!
Özel'in PKK'nın hedeflerini açıkça dillendiren Pervin Chakar isimli sanatçının elini öpmesi de öyledir.
Chakar'ın yaptığı açıklamalar ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilerek kanunen suç sayılmayabilir, ama emperyalist güçlerin ülkemize yönelik tehdit aracı olarak kullandığı PKK hedeflerini savunan birinin elinin öpülmesinin siyasi bedeli olur!
Bu bedel ağır da olabilir!
Anlıyoruz, Özgür Özel PKK'yı desteklemek için değil, HADEP tabanının oylarını alabilmek için bu manevraları yapıyor.
Chakar'ın elini öpmesi de HADEP'le işbirliği açıklaması da yeni genel başkan olarak 31 Mart'ta bir başarı elde etmeye yönelik manevralardır.
31 Mart'ta bir başarı gösteremezse hele de başta İstanbul olmak üzere bazı büyük şehirleri kaybederse, o koltukta rahat oturamayacağını pekâlâ biliyor.
Onun için kendisini HADEP'e mahkûm görüyor, onun için İYİ Parti'nin kapısını tekrar çalıyor.
İkisine de eli mahkûm!
Onun için kayyum atanan belediyeleri gerekçe olarak gösterip, 'Kürtler daha az eşit!" diyerek, cem evlerinin ibadethane kabul edilmediğini gerekçe gösterip, 'Aleviler daha az eşit!" diyerek mesajlar veriyor!
Oysa bu mesajlar kelimenin tam anlamıyla etnik ve dini bölücülüktür.
Kendisi pekâlâ biliyor ki, görevden alınan belediye başkanları Kürt oldukları için değil, teröre destek verdikleri için alınıyorlar ve kanun gereği kayyum atanıyor.
Yine çok iyi biliyor ki, daha geçen sene Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruldu ve devlet bu başkanlık aracılığıyla cem evlerinin tüm ihtiyaçlarını karşılıyor!
Özetle görülen o ki, seçildiği günden beri yaptığı açıklamalarla attığı adımlarla ana muhalefet lideri değil, sıradan bir milletvekiline dahi yakışmayacak bir siyaset sergileyen Özgür Bey'in genel başkanlığı da çok uzun sürmeyecek!
Bu manzara, muhalefet cephesindeki kaht-ı rical (adam kıtlığı) manzarasıdır!